İntihar süsü verilen cinayetler: Şüpheli kadın ölümleri artıyor

Her yıl onlarca kadın "asılı bulundu", "camdan düştü", "yüksekten düştü" denilerek toprağa veriliyor. Kadın hareketlerinin "şüpheli ölüm" dediği bu ölümlerde "cezasızlık" önemli etkenlerden biri olarak dikkat çekiyor. Sadece geçtiğimiz Ocak ayında 28 kadın "şüpheli" şekilde öldü.

NERMİN KAYA 01 Mart 2022 GÜNDEM

Fotoğraf: Özge Özgüner / csgorselarsiv.org

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı rapora göre, Ocak ayında 26 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 28 kadın ise şüpheli şekilde öldü. 2021 yılının genel tablosuna baktığımızda ise öldürülen kadın sayısı kadar şüpheli kadın ölümü vardı, yani en az 200 kadın şüpheli bir şekilde ölmüştü. Peki, şüpheli kadın ölümü neydi, niçin kadınlar bu tanımı kullanıyordu ve neden şüpheli kadın ölümleri her yıl giderek artıyordu?

“Şüpheli kadın ölümleri” tanımı uzun yıllardır kadın hareketlerinin gündeminde. Yıllar önce Türkiye medyasında, kadın gazetecilerin hassasiyeti ve başarısıyla Batman ve Van’daki şüpheli kadın intiharları haberleriyle gündem olmuştu. Genellikle ölümlerine intihar süsü verilen, intiharında şüphe çekici unsurlar olan yahut faili bulunamayan ya da bulunmak istenmeyen kadın ölümleri kayıtlara bu şekilde geçirildi.

Bunun yegane amacı elbette faillerin, yani katillerin suçtan kaçması, ceza almaması, cinayetlerin daha rahat işlenmesi anlamını taşıyordu. Yıllar içinde birçok kadın cinayeti, intihar süsü verilerek cezasız bırakıldı, katilleri ya ellerini kollarını sallayarak gezdi ya da başka cinayetler işlemeye devam etti. Fail ya da faillerce suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme amacına uygun işlendi.

Fotoğraf: Duruş Haber

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİ ETKİLİ OLDU

Kadın cinayetleri ve erkek şiddetine cezasızlık arttıkça, kadınları koruyacak mekanizmalar harekete geçirilmedikçe şüpheli kadın ölümleri de artış gösterdi. 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle feshedilmesinden sonra şiddet gördüğü için karakollara başvuran kadınların şikayetleri işleme alınmadı. Katiller ve diğer failler için caydırıcı unsurlar taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması şiddetin ve cinayetlerin rahatlıkla işleneceği ortamı sağlayarak, teşvik edici bir hâlin oluşmasına neden oldu. Sözleşme’nin feshi ve kaldırılması, 2021 yılında kadın cinayetlerinde artışı beraberinde getirirken, aynı zamanda şüpheli kadın ölümlerinin de en çok arttığı yıl oldu. Öyle ki neredeyse öldürülen kadın sayısına ulaştı.

Net olarak ifade edecek olursak 2021’de erkekler, 324 kadını öldürdü, 424 kadını taciz etti, 208 çocuğu istismar etti, 96 kadına tecavüz etti, en az 793 kadına da şiddet uyguladı, yaraladı. 213 kadın “şüpheli” şekilde öldü.


 

ŞULE ÇET’TEN İPEK ER VE RABİA NAZ’A AYNI SAVUNMA: İNTİHAR ETMİŞTİR

Bugüne kadar üzerine gidilen bütün şüpheli kadın ölümleri gibi her biri içinde birçok çelişki barındırıyordu. Evinin camından atlayanlar, kaybolanlar, intihara sürükleyen nedenler yokken bir anda canına kıyanlar, şiddet gördükten sonra hap içtiği iddia edilenler…

Kadınların, ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ eyleminden

Şayet kadın hareketi ve yine kadın gazeteciler üzerine gidip adalet mücadelesini büyütmeselerdi Şule Çet‘in davası da intihar olarak kapatılacak, katilleri ceza almayacaktı. 4 yıl önce Ankara’daki bir plazanın 20’nci katından düşerek hayatını kaybeden Çet’in intihar ettiği öne sürülse de öldürüldüğü ortaya çıktı.

Şule Çet’ten sonra Aysun Yıldırım, Duygu Delen, Esin Güneş, Sezay Koçak Özahi, Şeyda Yılmaz, İpek Er gibi kadınlar ve Rabia Naz gibi çocuklar şüpheli şekilde öldü. Tam da bu nedenle, tıpkı Çet’in katillerinin başvurduğu gibi davalar “intihar etti” denilerek kapatıldı. Katillerin ilk başvurduğu savunmada genelde kadınların intihar ettiğine dair oldu.

“FAİLLER DAHA AZ CEZA ALSIN” DİYE

2021 yılı raporunu değerlendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim de şüpheli kadın ölümleri ile ilgili şöyle diyor:

“Bir kamuoyu yaratılarak herkesin gözü önünde, herkeste tepki uyandıran süreçler titizlikle incelenmek zorunda kalınıyor. Hâlâ skandallarla karşılaşsak da bu anlamıyla olumlu bir gidişatta olduğumuzu söyleyebilirim. Ama bu sefer orada yaratılan baskı fail erkeklerin durumu gizlemeye çalışması gibi bir sonuç yaratıyor. Bu sefer olayın üzerini örtmeye çalışıyor, intihar süsü vermeye çalışıyorlar. Çünkü vaka tipik bir kadın cinayeti olarak ortaya çıksa alacağı cezalar yüksek olacak. Fakat bu aşamada biz şu kısmın çok kritik olduğunu düşünüyoruz. Bunların hiçbiri şüpheli bırakılmamalı.”


 

BAKANLIK, “HAYATINI KAYBETTİ” DİYOR

Ataselim’in neden şüpheli kadın ölümü denildiğine dair cevabı da şöyle: “Özellikle İçişleri Bakanlığı’nın raporlarında neye kadın cinayeti deniyor kısmını bile karıştırmış durumdalar. Aile içi şiddet sonucu öldürülenler mi sadece kadın cinayeti yoksa öldürülen her bir kadına mı biz kadın cinayeti diyoruz? Öyle değil mesela. Nedir kadın cinayeti? Şüpheli kadın ölümünü neden yeni bir kavram olarak ortaya çıkarttık?

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Bakanlığın isim vermemesi, herhangi bir tanımda bulunmaması çok alışıldık hale geldi. “Hayatını kaybeden kadınlar” tanımıyla bitirilerek, bu kadınların ne şekilde öldüğüne dair bir bilgi verilmiyor. Kaza mı, cinayet mi, intihar mı herhangi bir bilgi verilmiyor. Oysa kadının evinde ölmüş halde bulunması dahi bri otopsi ve soruşturma gerektiriyor. Aksi ispatlanana kadar şüpheli olarak kayıtlara geçmesi gerekiyor.

AİLELERİN İFADESİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR

Çünkü fail erkeklerin en iyi bildiği şeylerden biri de soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin etkin yürütülmemesi. Kadın cinayetleri ya da ölümleri deliller net bir şekilde toplanıp incelenmeden cezasızlıkla kapatılıyor. Avukat Selin Nakıpoğlu da Aslı Baş’ın ölümünün cinayet olduğunun ispatlanması için ailesi senelerce uğraştığını hatırlatıyor ve şüpheli kadın ölümlerindeki ortak özellikleri şöyle sıralıyor:

Meksika’da işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 97’sinin faillerinin bulunmaması ve cezalandırılmaması kamuoyunun tepkisini çekiyor.

“Birincisi kadının ölmeden önce yalnız olmaması, yanında erkek ya da erkeklerin olması… İkincisi soruşturma aşamalarının hızlıca kapatılması. Üçüncüsü fail ya da faillerin hayatını kaybeden kadın için ‘intihara meyilliydi, ruh sağlığı bozuktu’ ifadeleri. Dördüncüsü olaya dair delillerin hızlıca kaybedilmesi. Beşincisi aniden ortaya çıkan ve hep ölen kadın aleyhine tanıkların yapanların ifadeleri. Altıncısı aile bireylerinin benzer cümleleri: ‘Kızım çapraz bir şekilde oraya fizik kurallarına göre düşemez’, ‘Asla cama yaklaşmazdı, yüksekten korkardı.”


 

ETKİLİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA ELZEM

İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı yıl, neredeyse üç katına çıkan şüpheli kadın ölümlerini durdurmanın ise tek bir yolu var: “Şüpheli biçimde öldürülen kadınları ve Rabia Naz gibi yüksekten atılarak ölümüne sebebiyet verilen çocukları korumak için faillerin cesaretlendirilmemesi, etkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, dosyaların üstünün örtülmemesi, adalete erişimin gecikmemesi elzem.”

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram