İmamoğlu Die Welt’e konuştu: Erdoğan hükümetinin en zayıf noktası kibir

Alman Die Welt gazetesine söyleşi veren İBB Başkanı İmamoğlu, "Sizce hükümetin en büyük zayıflığı nedir?" sorusuna "Kibir" yanıtını verirken, "AKP'nin zayıflaması CHP için bir fırsat mı?" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Bir hükûmetin, hem ülkeye hem de halka zarar vermesini bir fırsat olarak tanımlamak istemem."

KRONOS 23 Haziran 2020 GÜNDEM

Fotoğraf kaynağı: Die Welt / Marion Sendker

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Almanya’da yayınlanan Die Welt gazetesine bir söyleşi verdi. Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı günden bu yana icraatlari sorulan İmamoğlu, “İstanbul’un zarar görmesini engelliyor ve bu zamana kadar verilen zararı düzeltiyoruz” derken, pandemi zamanında İBB’nin başlattığı yardım kampanyasında hesapların bloke edilmesine ilişkin soruya, “Hükûmet bizi sadece daha yaratıcı olmaya teşvik etti. Daha sonra bağışları farklı şekilde topladık: Vatandaşlar, diğer vatandaşların faturalarını ödediler. Bu fikir için bir Oscar’ı hak ediyoruz” yanıtı verdi.

İmamoğlu’nun Die Welt’te yayınlanan söyleşisini aşağıda yayınlıyoruz:

Sayın İmamoğlu, bir yıl önce İstanbul’da tarihi bir zafer kazandınız. Bir yıllık bilançonuz nedir?

İnsanların bizi seçmesi bizi umutlandırdı. Bu bir demokrasi ifadesiydi. O zamandan beri başlatmadığımız herhangi bir şey yok. Her şeyden önce İstanbul’un zarar görmesini engelliyor ve bu zamana kadar verilen zararı düzeltiyoruz. Bizden memnun olmayan insanlar olabilir, ancak bunlar çoğunluk değil. Sonuçta değişim zaman alıyor, nihayetinde İstanbul 25 yıl boyunca bundan farklı şekilde yönetildi.

Erdoğan’ın AKP’si ve ittifak ortağı MHP, Ankara’dan yolunuza taş koymaya mı çalışıyor?

Merkezi hükûmet, İstanbul’da 25 yıl sonra siyasi değişimi gördü, ancak kendini değiştirmedi. (Hükûmetin) liderlik tarzı bizimkine uymuyor. Bu elbette baskı yaratıyor. Ama (bu baskı) bize karşı değil; bu, demokrasi için eksi bir puan. Fakat her baskılamada kendimizi daha güçlü hissediyoruz.

Gerçekten mi? Korona salgını sırasında İstanbul için bir bağış kampanyası başlattığınızda, hükûmet birkaç milyon Türk lirası toplanan hesaplarınızı bloke etti.

Bu yasadışıydı ve bankalara dava açtık. Süreç uzayabilir ama sabırlıyız. Hükûmet bizi sadece daha yaratıcı olmaya teşvik etti. Daha sonra bağışları farklı şekilde topladık: Vatandaşlar, diğer vatandaşların faturalarını ödediler. Bu fikir için bir Oscar’ı hak ediyoruz. Vatandaşlar arasındaki dayanışmayı ve vatandaşlarla olan bağımızı güçlendirdik. Bu benim de kendimi daha güçlü hissetmemi sağladı.

Bir sonraki seçimde Erdoğan’ın karşısına çıkacak kadar güçlü mü?..

Bunu görevimin  sonunda İstanbullulara sormalısınız. Buna ben değil, vatandaşlar karar verebilir. Bu kentin Büyükşehir Belediye Başkanı olmak, benim için kutsal bir görev. Dünyanın en güzel şehrini yönetiyorum. Bu benim için çok değerli. Bu yüzden tek amacım, en başarılı belediye başkanı olmak.

Ya hükûmet size bir görev teklif derse…

Yani, bunu da ilk kez duyuyorum (gülüyor). Siyasette kariyer planına inanmıyorum. İnsan sadece yaptıklarıyla bir şeyi başarır. Bu yüzden görevimi elimden geldiğince iyi yapmak istiyorum. Gelecek için plan yapmanın doğru olduğunu düşünmediğim için gelecekte ne olacağına dair hiçbir fikrim yok.

Anketlere göre hükûmet zayıflıyor, oyları azalıyor ve AKP içeriden parçalanıyor. Bu CHP için bir fırsat mı?

Bu ülke için fırsat olmayan hiçbir şeyi, partim için de fırsat olarak değerlendirmem. Elbette CHP için mücadele ediyoruz. Ama 2018’den beri bu ülkeyi yönetme hakkına sahip bir hükûmetin, kendi hataları nedeniyle hem ülkeye hem de halka zarar vermesini bir fırsat olarak tanımlamak istemem. Daha iyi bir hükûmetimiz olmasını dilerdim, o zaman tamamen farklı bir politik rekabet içinde olurduk. Fakat bunun yerine tüm ülke acı çekmek zorunda bırakıldı. İnsanlar ekonomik olarak zarar görüyor ve hakları gasp ediliyor. Böyle bir şey benim partim için bir fırsat değil. Siyasi partiler insanlara hizmet etmek için birer araçlarsa, bunu tam olarak şu anda söylediğim gibi görmelisiniz.

Sizce hükümetin en büyük zayıflığı nedir?

Dünya pandemi nedeniyle ilginç bir süreçten geçiyor. Şimdi bir uzlaşma kültürüne ve bunun için de demokratik bir duruşa ihtiyaç var. Bence hükûmetin en zayıf noktası bu: Hükûmet etme biçimi. Daha açık söylemek gerekirse; en zayıf noktaları  büyük kibirleri. Hükûmetin yaklaşımı o kadar kibirli ki kendilerininkinden başka bir fikre izin vermiyorlar.

Peki hükûmetin, Türkiye’de birilerinin şu anda darbe planladığı iddiasına dair ne söylemek istersiniz. Sonuçta haftalarca tartışıldı bu.

Her kim ki darbe söylentilerini gündeme getiriyorsa, darbeden tamamen farklı bir şey umuyordur. Türkiye, darbelerin çok ağır sonuçlarının hedefi olmuş bir ülke. 1960, 1971 darbelerini düşünün, 12 Eylül 1980 veya 28 Şubat 1997 dönemini, ardından 15 Temmuz 2016 darbe girişimini düşünün; hepsi demokrasiye, yaşam şartlarına ve siyasete ciddi zararlar verdi. İnsanlar öldü. Bütün bunları yaşayan bir ülkenin çocukları olarak, her türlü darbenin karşısında durmalıyız.

Devlet yetkililerinin resmi olarak söyledikleri de bu.

Kimin darbe istediğini bilmiyorum. Ama şu açıkça bilinmeli, ben ve CHP için darbe demek, ülkeye ihanet demek. İster askeri darbe, ister sivil darbe olsun, birilerinin böyle bir şeyi denemeye kalkacağını düşünmek dahi istemiyorum. Bir hükûmeti değiştirmenin doğru yolunun, demokratik mücadele içinde, bilgi özgürlüğüyle karakterize edilen seçimler yoluyla olduğuna inanıyoruz.

Yerel seçimleri kazandınız çünkü Kürtler ve dini azınlıklar da sizi destekledi. Seçildiğinizden beri bu gruplar için ne yaptınız?

Dünyanın en özgürlükçü ve saygılı belediyesi olmak istiyoruz. Her inanç grubundan temsilcilerin yer aldığı, düzenli olarak toplanan bir dinler masamız var. Şehrimizde her inanç grubundan insanları istihdam etmeye başladık. Sadece mezarlıklar müdürlüğüne farklı inanç gruplarından ve mezheplerden 50’den fazla temsilciyi aldık.

Peki ya Kürtler?

Kürtler bu ülkenin vatandaşı. Mesela, bunu bizden talep ettikleri için, Kürtçe kurslarını başlattık. Bir konuda karar vereceğimiz zaman HDP’yi de davet ettik. Örneğin pandemi zamanında ne yapılacağını düşünürken, fikirlerini almak için tüm tarafları davet ettik.  Tedbirlerin uygulanmasında yaşanan ayrımcılığı bu şekilde önlemek istiyoruz.

Türkiye’de tüm taraflarla konuşuyorsunuz. Almanya’da sadece SPD (Sosyal Demokrat Parti) ile mi konuşuyorsunuz?

SPD, tıpkı CHP gibi Sosyalist Enternasyonal’in bir üyesi. İşbirliğimiz uzun bir geçmişe sahip. Almanya’da herkesle diyaloga açığız. Almanya hükûmetinin bakanlarıyla da görüştüm. Ancak, şehir idarelerinin temsilcileriyle görüşmeyi tercih ediyorum. Çünkü ben de bir şehir idaresinin parçasıyım: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım.

(KRONOS DÜNYA)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com