İlginç anılarla efsane vali Recep Yazıcıoğlu

1984’ten itibaren ‘halkın valisi’ olarak efsaneleşen, romanlara ve filmlere de konu olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu ile Erzincan’da dolu dolu 5 gün geçirmiştik. İsterseniz, bu süre zarfında yaşadığımız ilginç anılarla Yazıcıoğlu’nu bir kez daha yâd edelim.

NECATİ KOLA 19 Ekim 2020 PORTRE

Eski Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu

Tüm Türkiye Denizli Valisi Ali Fuat Atik’i konuşuyor. Bir döner ustasıyla girdiği diyalog sonrası o emekçinin çalıştığı işletmenin kapatılması talimatını veren Atik, özellikle sosyal medyada çok büyük tepkiyle karşılandı. ‘Halkın değil, devletin valisi’ olarak nitelendirildi. Durumu toparlamaya çalışırken yaptığı ve imla hatalarıyla dolu açıklamalarıyla bu nitelemeyi daha da güçlendirdi. Atik’e tepki olarak sosyal medyada efsane vali Recep Yazıcıoğlu paylaşımları yapıldı. Paylaşımlarda öne çıkan ortak düşünce şuydu: “İşte devletin valisi, işte halkın valisi”…

1984 yılından bu yana ‘halkın valisi’ olarak efsaneleşen, romanlara (Köprü – Ayşe Kulin) ve filmlere (Köprü, Vali) konu olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu ile Erzincan’da dolu dolu 5 gün geçirmiştik. İsterseniz, bu süre zarfında yaşadığımız ilginç anılarla Yazıcıoğlu’nu bir kez daha yâd edelim.

Recep Yazıcıoğlu

TÜRKİYE’NİN EN GENÇ VALİSİ

1984 yılında 36 yaşındayken Tokat Valiliği’ne atanan ve Türkiye’nin en genç valisi unvanını alan Recep Yazıcıoğlu, Ağustos 1989’da Aydın Valisi olarak göreve başlamış, Ağustos 1991’de de Erzincan Valisi olmuştu. Erzincan’da Eylül 1999’a kadar görev yapmıştı.

Sanırım 1996 yılıydı. Erzincan Valiliği, haziran ayında bir grup gazeteciyi kente davet etmişti. Bu gazeteciler arasında ben de vardım. 5 günlük bir programdı. Rahmetli Yazıcıoğlu, Erzincan’ın doğal ve kültürel güzelliklerini tanıtmak, turizmini canlandırmak, o topraklarda yamaç paraşütünden raftinge, doğa yürüyüşünden su kayağına kadar birçok sporun yapılabildiğini herkese göstermek istiyordu.

MEZRADAKİ KÖYLÜYÜ BİLE İSMEN BİLİYORDU

Kente varışımızın ikinci günü rafting yapmış, aynı botta kilometrelerce kürek çekmiştik. Üçüncü gün ise programımızda Üzümlü ilçesi sınırları içinde yer alan bir krater golüne gitmek vardı. Yaklaşık 40 kişilik gazeteci ekibiyle birlikte belli bir noktaya araçlarla gittik. Araçların gidebildiği son nokta, bir mezraydı.

Recep Yazıcıoğlu, o mezrada çobanlık yapan kişiyi tanıyor ve ismiyle hitap ederek halini hatırını soruyordu:

-Musa emmi, selamün aleyküm. Nasılsın, iyi misin?

-Allah razı olsun sayın valim. Allah’a çok şükür iyiyiz. Sizlere de duacıyız.

Az ileride kuzuları otlatan küçük kızla da ilgileniyor, onunla şakalaşıyordu efsane vali.

Ve yavaş yavaş tırmanışa geçmek gerekiyordu. En önde Recep Yazıcıoğlu, koruması ve ben patika yolda ilerlerken; diğer gazeteci arkadaşlar yavaş yavaş eleniyordu. Yaklaşık üç saat yürüdük. Arkamıza baktığımızda kimse kalmamıştı. Neredeyse herkes ‘O kadar yolu yürüyemeyiz’ diyerek geri dönmüştü.

Göle vardığımızda kocaman bir sofra bizi bekliyordu. Bir gün önceden katırlarla çıkıp hazırlık yapan köylüler, kalabalık bir ekibin geleceğini düşünerek kazan kazan yemek pişirmişlerdi. Et, pilav, ayran, karpuz hatırlayabildiklerim.

O kadar yol yürüyüp tuz kaybına uğradıktan sonra efsane vali ve biz ilk ayran içmiştik. Sonra gölün kenarına uzanıp bir süre sohbet edip dinlenmiştik. Hem bu arada arkadan gelenler olur ve yemeği birlikte yeriz diyerek… Ama kimseler gelmeyince yemeği birlikte yemiş, ardından dönüş için yola çıkmıştık.

DERENİN İÇİNDE CEMAATLE NAMAZ

Tam geldiğimiz yoldan geri dönecektik ki “Sayın valim” dedim, “Geldiğimiz yol biraz uzun sanki. Şu dereden direkt aşağıya insek sanki araçların olduğu yere kestirmeden varacağız gibime geliyor.”

“Doğru söylüyorsun Necati bey” dedi, “Haydi dereden aşağıya yürüyelim o zaman.”

Göl ile dere arasında dik bir yamaç vardı. Ben, dizlerime fazla yük binmemesi için yamaçtan aşağıya koşarak indim. Sonra yavaş yavaş yürümeye devam ederek Yazıcıoğlu ve korumasının bana yetişmesini bekliyordum ki bir anda önüme dere kenarına atılmış eski PKK kıyafetleri çıktı. Korktum tabii. Oracıkta durup beklemeye başladım. İki-üç dakika sonra bana yetiştiler.

Hemen kıyafetleri gösterdim. “Korkma” dedi rahmetli, “Buralar tamamen temizlendi artık. Devam edebiliriz Allah’ın izniyle.”

Karların erimesiyle çağlayan dere, yürüdüğümüz patika yolu zaman zaman kesiyordu. Yol bitince dizlerimize kadar gelen sudan karşıya geçiyor, yolumuza öyle devam edebiliyorduk. Biraz düze indiğimizde “İkindi vakti çıkmadan namazımızı kılalım” dedi efsane vali. Derede üçümüz birlikte abdest aldık. Sonra o imam oldu, ben de müezzin. Cemaatle vazifemizi yapıp yolumuza devam ettik. Yarım saat sonra da araçların olduğu yere ulaştık.

Bürokrasiye takılıp yapımı sürüncemede kalan ve Yazıcıoğlu sayesinde tamamlanan köprü.

EN BÜYÜK HAYALİ O KÖPRÜ VE YOLUN TAMAMLANMASIYDI

Ertesi gün, ünlü oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun Recep Yazıcıoğlu’nu canlandırdığı diziye konu olan Keban Barajı üzerindeki köprüye gittik. Sonradan ismi Başpınar Recep Yazıcıoğlu Köprüsü olan eser henüz tamamlanmamıştı. O bölgede yaşayan köylüler için hayati önemde olan bu köprü, Devlet Su İşleri, Karayolları ve Bayındırlık Bakanlığı arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle 1957’den bu yana bir türlü tamamlanamıyordu.

Efsane vali, henüz yarısı tamamlanabilmiş köprüye uzun uzun bakıp “İnşallah birgün bu köprü tamamlanacak ve sallarla, kayıklarla karşı geçmeye çalışan köylülerimiz rahat edecek.” diyordu. Ve amacına ulaştı Yazıcıoğlu. Köprüye de kendi ismi verildi.

Rahmetlinin en büyük hayallerinden biri de dünyada benzerinin olmadığı bir yolun tamamlanmasıydı. İnşasına yaklaşık 150 yıl önce dağlardan ip bağlı sepetlerle inilerek kazılmaya başlanan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki yolu da gösterdi bizlere.

İçinden Fırat Nehri’nin geçtiği kanyonun 8.5 kilometrelik sarp kayalıkları, inanılmaz bir şekilde yarılarak deliniyordu. Hem de mühendis ve proje olmadan… Yaklaşık 5 kilometresi tünel olan taşyol, tamamlandığında Kemaliye’yi İstanbul ve Ankara’ya 230 kilometre daha yakınlaştıracaktı. Buraya da elinden geldiğince destek oluyordu. 2002’de tamamlanan yolda onun gayretleri de çoktu velhasıl.

Kemaliye’yi İstanbul ve Ankara’ya 230 kilometre daha yakınlaştıran taş yol.

KÖYLÜ GENCİN KULLANDIĞI KABA KELİMEYE GÜLMÜŞTÜ

İstanbul’a dönüş yolculuğundan önce Ilıç ilçesine bağlı bir köye misafir olduk ekip olarak. Köylüler yine bir şeyler hazırlamıştı bizler için. Karasu Nehri’nin kenarına oturup bir taraftan yemek yiyor, bir taraftan da efsane valiyle sohbet ediyorduk.

Derken köyün muhtarı yanımıza geldi:

-“Sayın valim, köyümüzden bir gencimizin size bir maruzatı var. Müsade ederseniz size arz etmek istiyor.”

-“Ne demek! Gelsin bakalım, dinleyelim derdini.”

Muhtarın işaretini bekleyen genç, hemen yanımıza geldi ve yerel şiveyle şunları söyledi:

-“Sayın valim, ben evlenmek istiyorum. Bana bir gavatlık yapar mısınız?”

Kullandığı kaba kelimeye rağmen gence hiç kızmadı Yazıcıoğlu. Güldü önce. Sonra da kendi neşeli, esprili üslubuyla şunları söyledi: “Genç kardeşim, ben o işleri beceremem. O işi sen kendin halledeceksin (Gülüşmeler). Ama sana söz; sen evleneceğin kızı bul, sana düğün ve çeyiz için her türlü desteği vereceğim.”

Genç, “Tamam sayın valim” diyerek yanımızdan ayrılırken; bir süre daha hep birlikte gülüştük.

ARKA ARKAYA TRAFİK KAZALARI

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Sivas’tan bir kaza haberi düştü ajanslara. 18 Şubat 1998’de Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu makam aracı buzlu yolda karşıdan gelen kamyonla çarpışmış, efsane vali ve koruması yaralı kurtulurken; şoförü Nurettin Satılmış hayatını kaybetmişti. Erzincan’da Nurettin Satılmış ile de muhabbetimiz olduğundan çok üzülmüştüm.

Recep Yazıcıoğlu, bir dönem valilik yaptığı Aydın’da toprağa verilmişti. Cenazesine binlerce kişi katılmıştı.

Sonra Merkez Valiliği’ne atandı Yazıcıoğlu. Ocak 2003’te de Denizli Valisi oldu. Denizli Valisi’yken de bir kaza geçirdi. Fakat bu kez kendisi de hayatını kaybedecekti. Hem de şaibeli bir şekilde…

2 Eylül 2003’te Eskişehir-Ankara yolu üzerindeki Temelli Mahallesi yakınlarında geçirdiği trafik kazasının ardından bitkisel hayata girdi, 8 Eylül 2003 tarihinde de henüz 55 yaşındayken vefat etti. Cenazesi, eşi Meryem Yazıcıoğlu’nun memleketi olan Aydın’ın Söke ilçesinde 10 Eylül 2003’te toprağa verildi. Kendisi aslen Trabzon Köprübaşı’ndandı.

Recep Yazıcıoğlu

Recep Yazıcıoğlu ile Erzincan’daki Karasu Irmağı’nda rafting yapmıştık.

UÇAK YOLCULUĞU BOYUNCA GÖZYAŞI

Rahmetli trafik kazası geçirdikten sonraki gün ben de Euro 2004 Avrupa Şampiyonası elemelerindeki Liechtenstein-Türkiye milli maçı için İsviçre’nin Zürih kentine uçuyordum. Uçakta yolculara gazeteler dağıtılırken bana da Sabah denk geldi. Yazıcoğlu’nun kazası manşetten verilmişti. Haberin devamı için içeride bir tam sayfa ayrılmıştı. Sayfanın göbeğindeki kocaman fotoğrafta ise ikimiz vardık. Erzincan’daki programda birlikte rafting yaparken çekilmiş bir fotoğraftı. Dakikalarca o fotoğrafa bakıp gözyaşları dökmüştüm yolculuk boyunca.

Şimdinin valilerine, yöneticilerine bakıp gözyaşı dökmeye devam ediyoruz millet olarak. Üzüntüden değil tabii ki. Zulümden, acıdan, kabalıktan, kibirden, insanlık bilmezlikten, halden anlamazlıktan… Bugün yaşasaydı şüphesiz birçok yanlışa itiraz eder, doğru bildiğini dile getirir, haksızlıklara karşı çıkardı.

Efsane olmak öyle kolay değil tabii ki…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram