İktidarın diliyle muhalefet ya da Özgür Özel sendromu

"Partinizde, yasal işlemlerin suç kabul edildiği bir mekanizma mı var sayın Özgür Özel? Misal Bank Asya’ya para yatırmak suç mudur sizce? Zaman gazetesine abone olmak, gazetede haberi/yazısı çıkmış olmak, hapislik bir suç mudur acaba? Yasal sendikaya üye olmak peki?"

YAVUZ GENÇ 30 Aralık 2022 Genel

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel

Özgür Özel-İsmail Çataklı tartışması vesilesiyle gündem yine “nefret dili”. AKP-MHP ittifakının kullandığı “FETÖ” suçlamasından söz ediyorum. Maruz kalanın hayatının karardığı o korkunç suçlama…

Bilenler biliyordur ama bilmeyenler için özetleyelim: AKP ve iktidar ortaklarının icad ettiği “FETÖ” tabirini en sık kullanan isimlerden biri CHP TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik hukuksuz ve siyasi amaçlı “terör” soruşturması gündemdeyken, Özgür Özel bir anda İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın kardeşinin “FETÖ firarisi” olduğu iddiasını ortaya attı. Çataklı önce “haberim yoktu” dedi, sonra “gelir ifade verir” demek diye geri adım attı. Süleyman Soylu da yardımcısına sahip çıkıyor. Tartışma hala da sürüyor.

Özgür Özel’e göre Çataklı’nın kardeşi hakkında “ihbar” varmış. Evet, ihbar! Anamuhalefet partisinin Grup Başkanvekili bir ihbarı suçlama konusu yapabiliyor. İhbar da şu: Bank Asya’da hesabı olmak gibi bir “iltisakı” da varmış kardeş Çataklı’nın. Affedilmez suç.

İKTİDARIN EZDİĞİNE İKİ TOKAT DA ÖZEL ATIYOR 

15 Temmuz 2016’dan beri yüz binlerce insanın hayatı bu hukuksuz “iltisak” kavramları ile alt üst oldu. Sadece 6 ay sonra ülkeyi yöneteceğini iddia eden partinin önde gelen ismi Özel “ihbarın” berbat bir muhbir işi olduğunu, yasal bir bankaya para yatırmanın suç olmadığını, hakkında ihbar bulunmasının kimseyi “suçlu” yapmayacağını bilmiyor, kullandığı dilin iktidarın inşa ettiği korku iklimine katkı verdiğini görmüyor olabilir mi?

DAYAK YİYEN BAĞCIYI YİNE DÖVMEK

AKP’nin, Erdoğan’ın, Soylu’nun, ya da bizzat Çataklı’nın inşa ettikleri “ihbar” devleti sayesinde, milyonlarca insanın hayatını karartırken; kendi çevrelerinde korunaklı bir alan inşa edip “suçlu ayırdıklarını” konuşsaydınız, başka. Gazeteye abone oldu, bankaya para yatırdı, kermeste dolma sattı, yasal sendikaya üye oldu diye yüz binlerce insan terörizmle suçlanırken, AKP’lilerin yakınlarını kayırdıklarını, bunun muazzam bir iki yüzlülük örneği olduğunu haykırabilseydiniz de başka tabi. Amaç üzüm yemekse, buyrun yiyin, denirdi muhakkak. Bağcı dayak yerken, dönüp tekrar tekrar ona yüklenmek “biraz” ayıp olmuyor mu sayın Özel?

Partinizde, yasal işlemlerin suç kabul edildiği bir mekanizma mı var sayın Özgür Özel? Misal Bank Asya’ya para yatırmak suç mudur sizce? Zaman gazetesine abone olmak, gazetede haberi/yazısı çıkmış olmak, hapislik bir suç mudur acaba? Yasal sendikaya üye olmak peki?

MUHALİF MEDYANIN “BANKA ASYA İLTİSAKI” SINAVI 

Sadece Özgür Özel mi? Ya kendini “muhalif” olarak konumlandıran medyanın tavrına ne demeli? Koca koca haber sitelerinin, gazetelerin “Bank Asya iltisakı varmış” başlıklarına ne demeli? İktidarın bir grubu ezmek için kullandığı “iltisak” kavramı bir anda nasıl da herkesin diline yerleşivermiş ama! Kavramın hukuksuzluğu bir yana atılmış, sözün şehvetiyle tepinildikçe tepiniliyor. Özgür Özel, suç olmayan fiilleri suçmuş gibi lanse ederek iktidarın değirmenine su taşıdıysa, muhalif medya da ondan aşağı kalmayarak, “iltisak” sınavından çakıldı. İhbar varmış. AKP’lilerin “hakkında dosya var” dediğiyle aynı. Dosyada ne olduğu, “olanın” da suç teşkil edip etmediği önemli değil. Dosya var mı var. Bitti. Sorma, sorgulama, he de geç.

TANRIKULU’NUN, BİÇER KARACA’NIN DİLİ VE ÖZGÜR ÖZEL’İN DİLİ… 

Gülizar Biçer Karaca’nın, Cihangir İslam’ın, İbrahim Kaboğlu’nun, Sezgin Tanrıkulu’nun, Yıldırım Kaya’nın, Mahmut Tanal’ın, Yüksel Taşkın’ın KHK’lılarla kurdukları ilişkiler; inşa ettikleri dil, verdikleri vicdanlı ve hukuk çerçevesindeki mesajları yalan mı yani? CHP’deki hangi kanadın sesine inanmamız gerekiyor? En basit ihbarı dahi “suça delil” sayan zihniyet ile, KHK’lılara zulüm yapıldığını söyleyen zihniyet, aynı partinin potasında birlikte mi eridi sahi?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel merkezde kursiyer teğmenlerle askeri öğrencilerin ailelerini ağırlaması mesela, Özgür Özel için ne anlam ifade ediyor? Bir kere “terörist” yolunu açınca, oradan topyekun bütün KHK’lıların, Gülen cemaatiyle irili ufaklı bağı olmuş herkesin geçeceğini akletmemek, ülke yönetmeye talip partiye yakışır mı?

İktidarın çizdiği sınırların içinde kalarak, onun dilini kullanarak, onun yöntemlerini aynen benimseyerek bir grubu hedef göstermenin, terörist ilan etmenin, peşinen her tür cezaya ve sıfata layık olduğunu haykırmanın neresinde hukuk, adalet ya da vicdan?

AKP’yle onun dilini kullanarak mücadele edemezsiniz. AKP gitse dahi, miras bırakacağı dille ancak onun zulmünü devam ettirirsiniz ki, ne öncüsü olduğunuz altılı masa, ne önemli üyesi olduğunuz Millet İttifakı, ne de Türkiye’yi yönetmeye talip genel başkanınızın böyle bir hedefi olduğunu sanmıyorum. Öyleyse ne?

ZULMÜ DEVAM ETTİRMEYE BU HEVES NİYE? 

Gülen cemaatine karşı geliştirilen nefret, birçok muhalifi adaletten, hukuktan, vicdandan uzaklaştırdığı gibi akıldan da uzaklaştırıyor. Aileleriyle birlikte milyonlarca insan oy verecek yer ararken, Özgür Özel örneğinde görüldüğü üzere, nefret dili ancak kendi ayağına sıkmakla açıklanabilir. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun, Gülizar Biçer Karaca’nın, Yüksel Taşkın’ın, Sezgin Tanrıkulu’nun ilmek ilmek inşa ettiği “demokrasi” ve “adalet” duvarını da yerle bir ede ede…

Garibanlar ezilirken, AKP’lilerin dokunulmaz olduğunu haykırmak varken iktidarın nefret diline teslim olmak, neredeyse ondan daha iştiyaklı bir şekilde sıraya girerek zulmü devam ettirmeye heveslenmek, nasıl açıklanabilir, bilemiyorum. Akılsızlık, politika bilmemezlik, devletin sürekliliği… Hangisi?

Süleyman Soylu’nun yerine talipseniz, daha yaratıcı bir nefret dili bulmalısınız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com