Hukukun olmadığı yerde devlete güvenmek!

KRONOS 22 Mart 2020 GÜNDEM

Emin Çölaşan, Sözcü: Tam karşımızda çok ciddi bir sorun daha var. Cezaevleri… Oralarda 300 bin kişi kucak kucağa yatıyor. Onlar için çalışan ve bire bir temasta bulunan infaz koruma memurlarıyla öteki görevlilerin sayısı on bin’den fazla. Hükümlü ve tutuklular kucak kucağa yatıyor, aynı havayı soluyor. O kapalı ve sıkıcı ortamlarda sağlık donanımları yetersiz. Kırıkkale Açık Cezaevi’nde olduğu gibi, suları akmıyor. Banyo ve tuvaletleri de yetersiz. Cezaevleri sorunu çok önemli. Yeni infaz yasa teklifi Meclis’e henüz sunulmadı ve çıkması da epey zaman alacak. Buna ne yapıp yapıp devletin hemen, derhal ve en kısa zamanda el atıp bir çare bulması gerekiyor. Aksi takdirde cezaevlerinde hız kazanıp yayılacak bir korona salgını bütün Türkiye’yi etkiler ve mahveder.

Koray Düzgören, Artı Gerçek: Son gelişme TSK’nın Suriye topraklarında bulunmasının hiçbir anlamı kalmadığını gösteriyor. Bu yanlışta ısrarın daha fazla kayıplara neden olacağı şimdiden söylenebilir. Bu nedenle sadece salgının artış hızının kontrol edilmesini sağlamak üzere insanlara ‘Eve dönün’ çağrısı yapmak yetmez. Haksız, hukuksuz, uzaktan kumandalı yargılamalarla zindanlara atılan tutsaklar ve baştan beri yanlış politikalar ve saplantılı hayaller uğruna Suriye bataklığında ölüme gönderilen gençler için de ‘Eve dönüş’ çağrısı yapılmalı. Salgından sonra her şeyi yeni baştan konuşmak gerekecek.

Celalettin Can, Independent Türkçe: Afetlere karşı mücadelenin başarısı, an itibarıyla beyaz bir sayfa açma siyasi iradesiyle, toplumsal afetleri toplumu birleştirmenin, rahatlatmanın, normalleştirmenin harcı yapma fırsatını değerlendirmeye bağlıdır. Toplumsal ayrıştırmayı güncelleştirmek mahşeri vicdanı zorlar… Adil ve rasyonel bir çözüm gerekiyor. Hangi tutuklu ve mahkum grubunun salıverilip salıverilmeyeceği gibi bir ayrıştırma yolunu tercih etmek gerçek bir adaletsizliktir, hukuksuzluktur. Tutukluların tutuksuz yargılanması, hükümlülerin mahkumiyetlerinin ertelenmesi biçimindeki çözüm dahi günümüz koşullarında irrasyoneldir. Adil ve rasyonel çözüm: Genel Af’tır.

Emre Kongar, Cumhuriyet: İktidar “Adalet Reformu” adıyla ikinci paketi de gündeme getirmeye hazırlanıyor.
Anlaşılan infaz indirimi üzerinden bir af düşünülüyor. Bana kalırsa, ilk olarak, cinsel suçlardan yargılananlar hariç, başta siyasal suçlardan yargılananlar olmak üzere, bütün tutuklu yargılananlar derhal salıverilmeli. Mahkûmlara gelince, “Terör örgütüne üye olmadan…” diye başlayan maddeye göre hüküm giyenlerin cezalarının infazı derhal azaltılmalıdır; ama:

“Reform Paketi”nde her şeyden önce, değerli ve deneyimli hukukçu Av. Celal Ülgen’in Twitter’dan yayımladığı şu iletiyi dikkate almak gerekir:

TBMM’ye sunulan yeni yargı paketinde (iktidar) terör tanımını yeniden yapmadıkça ve terörü Silahlı eylemle irtibatlan(dır)madıkça (paketin) hiçbir işlevi olmaz ve reform ve infaz indirimi kadük kalır.”

Mehmet Alkan, Meridyen Haber: Terör suçu denilen eylemlere baktığımızda; tamamen yasal ve rutin faaliyetlerin terör suçu sayıldığını, ceza kanunlarında önceden suç olarak tanımlanan hiçbir düzenlemeye uymadığını görüyoruz. Daha açık bir ifadeyle; insanların 15 Temmuzdan önceki hayatları, sosyal, yasal ve rutin faaliyetleri 20 Temmuzda önlerine terör suçu olarak konulmuştur. Oysa suç oluşturan bir eylem işlendiği andan itibaren suçtur, sonradan suç olmaz, olamaz yasal ve rutin faaliyetler suç olmaz, olamaz. Ama bu insanlara “deli deli küpeli” benzeri yargılamalarla 6 yıl 3 aydan başlayan cezalar verildi. Mahkemeler sıradan insanlardan terörist imal etme yeri oldu.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/220320-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram