Hırs ve kıtlık

Bilim, sınırlı kaynaklara alternatif üretmekte maharetli olsa da insan nefsine sınırlar çekmediği müddetçe karşılaşacağı en muhtemel tehlike hırsa dayalı kıtlık olacaktır.

ŞENGÜL ÇELİK 17 Nisan 2022 GÖRÜŞ

Tüm canlı varlıklar gibi insan da hayatını beslenerek devam ettirir. Ancak insan beslenme konusunda da diğer canlılardan hayli farklı özelliklere sahiptir. Hayvan doğada buldukları ya da avladıkları ile yetinirken insan ilk ve en temel gıdası olan süt ile başladığı serüvenini bir hayli geliştirmiştir. Sütün mayalanmış hali peynirin Milattan önce 4000 yıllarında Sümerlerin besinleri arasında olduğu bilinmektedir. Günümüzde peynirin 500’ün üzerinde çeşidi bulunmaktadır. Buna sütten üretilen içecekler dahil edildiğinde karşımıza inanılmaz bir çeşitlilik çıkıyor. İnsanın yemeklere baharat katması da bir başka çeşitlilik kaynağıdır. Bilimlerin ilerlemesi beslenme çeşitliliğine de hizmet etmiştir öyle ki nadir bir metal olan altın bile yiyecek haline gelmiştir.

Ekonomi, etimolojik olarak ev yönetimi bilgisi anlamına gelir. İnsanın ürettiklerini arttırıp çeşitlendirdikçe sahip oldukları ile olmadıklarını elde etme becerisi olarak başlamıştır. İlk zamanlar en önemli maharet arz ve talep arasındaki ilişkiyi anlama ve ona göre davranmaktaydı. İnsan zaman içinde sadece ürettiklerini değil ekonomi anlayışını da hayli değiştirmiştir.

Modern ekonomi biliminin babası sayılan Adam Smith, piyasanın serbest bırakılması gerektiğini savunuyordu. Böylece bireysel çıkarlar karşılıklı bağımlılık ilkesine işaret eden görünmez el ile herkes için sosyal ve ekonomik dengeyi sağlayacaktı. Thomas Malthus eldeki kaynaklar ile insan arzularının sınırsızlığı arasındaki orantısızlıktan yola çıkarak ekonomiye kıtlık kavramını getirmiştir. Böylelikle ekonominin odağı talepten sınırlı kaynaklara çevrilmiştir. Leon Whalras ekonomiye matematiği getirmiş, Alfred Marshall da bunu geliştirmiştir daha sonraları ekonomi istatistik ile birleşmiş ve ekonometri doğmuştur. John Maynard Keynes kendisinden önceki ekonomi teorilerini klasik olarak adlandırmıştır. Keynes ekonomiye işsizlik enflasyon gibi devletlerin de müdahil olduğu büyük perspektiften bakılmasını savunan makro-ekonominin kurucusudur. Mikro-Makro ekonomi ekolleri tartışmaları sürerken psikoloji ve halkla ilişkiler profesörü Daniel Kahneman insanların geçmişteki batık maliyetlerinin bilinçsiz olsa da gelecek kararlarını etkilediğini iddia etmiştir. Bu iddia, klasik ekonominin temel önermelerinden olan insanların çıkarları doğrultusunda akılcı kararlar aldığının da bir yanılsama olduğunu göstermiştir. Kahneman’ın psikolojik yaklaşımı, onu hayatında hiç ekonomi dersi almadığı halde davranışçı ekonominin kurucusu sıfatına taşımıştır.

ARZ-TALEP DÜZENİ

Ekonomi bilimi dönemsel değişimler geçirse de hala arz ve talep üzerine kuruludur. Ancak artık arz genel itibari ile ihtiyaçlardan oluşan doğal talepler yerine reklamlar ile körüklenen dayatılmış istekleri baz almaktadır. Örneğin insan genel itibari ile dünyaya hazır masrafsız gıdası ile gelir. Üretimi pazarlayan en önemli etken olan reklamın inanılmaz gücü ve baskısı ile ekstra maliyetsiz emzirme birçok anneye terk ettirilmiştir. Bu durum hijyen kaynaklı sorunlardan birçok bebeğin canına mal olmuştur. Sonra büyük mama şirketleri bebek katili olarak suçlanıp boykot edilmiş tazminat davaları açılmıştır. Günümüzde reklamlar belli düzenlemelere tabi olsa da belirgin bir şekilde üretimi yapanlar tüketimi de kontrol edenlerdir.

Bilim dünyası buzullarda bile topraksız sebze meyve üretmenin yolunu bulduğu ve sınırlı kaynaklara alternatifler üretmekte çok mahir olduğundan Malthus’un iddia ettiği tarz bir kıtlık yaşanması zor görünüyor. Ancak farklı tür bir kıtlık insan için büyük bir tehlike oluşturuyor. O da Kahneman’nın ekonomi bilimine getirdiği insan psikolojisi unsuruna dayalı bir tür büyük yanılsamadan kaynaklanıyor. Ama bu geçmiş başarısızlıklarla ile ilgili değil bilakis farz edilen gelecek ile ilgili bir yanılsama. Hiç ölmeyeceğini zanneden insanın sonsuz dilekler hırsından kaynaklı kıtlık! Her zaman daha fazlasını daha güzelini, daha hızlısını, daha yenisini, daha büyüğünü, daha küçüğünü, daha lezzetlisini, daha dahasını istemekten kaynaklı bir kıtlık hepimizi tehdit ediyor. En tehlikelisi de gücün ve paranın dahasını her şey pahasına istemek. Halihazırda gücü ve parayı elinde tutan bir güruh doymak bilmez insan her dönem yeni bir sorun üretiyor.

Son üç yıl raflarda bir yandan temel gıdaları, bir yandan da hiç rağbet görmeyen ürünleri bile olurundan da pahalıya tükettiren ve milyonlarca insanı bir anda dezenfektan ve maske bağımlısı yapan pandemi oldu. Bugün ise Ukrayna’daki savaş bir anda yağ, un, şeker, yumurta gibi en temel gıdaları önce ya bulunmaz ya sayı ile satılır hale getirip sonra fiyatlarını katladı.

HIRSLARI DİZGİNLEMEK

Piyasa Adam Smith’in iddia ettiği gibi bireysel çıkarların karşılıklı bağımlılığından kaynaklı görünmez bir el ile dengeleniyor da değildir. Bilakis görmek istemesek de kaçamaya çalışsak da her gün yaşam alanının her yerinde sokaklarda, caddelerde, gazetelerde posta kutularını dolduran broşürlerde, en sevdiğimiz filmlerin heyecanlı sahnelerinde, cep telefonlarında ve bilgisayarlarda ansızın karşımıza çıkan karelerde görünen bir el; reklam ve dahi haberlerle bizi her şeyin dahasını tüketim girdabına çekiyor. İhtiyaca dayalı arz-talep ekonomisi tarih olalı uzun zaman oldu. Artık insanın bilinçaltı, bilinç üstü, bilinçsizlik hali, bilinen bilinmeyen sonsuz istekleri Whalras ve Marshall’ın önerdiğinin çok ötesinde makinelerce kontrol edilen verilerin algoritmik analizlerine dayanıyor. Sistem Keynes’in önerdiği gibi devletler yerine, devletlerden daha zengin devasa şirketlere odaklanıyor.

İnsan 500 değil 500000 çeşit peynir üretse de bunların hepsini yemek için ömrü sınırlıdır. İnsanın ömrü isteklerinin sonsuzluğuna yetişemeyecek kadar sınırlı olsa da hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama hırsından vazgeçmesi kolay değildir. İnsanın hırslarını dizginleyebilmesi için ilk olarak kendini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekir. Bu yüzden dinlerin çoğu inanlara sınırlar çizmiştir. Dinlerin birçoğunda oruç yani kişinin normalde yaptığı şeyleri bile frenlemesi temel ibadetlerdendir. Bilim, sınırlı kaynaklara alternatif üretmekte maharetli olsa da insan nefsine sınırlar çekmediği müddetçe karşılaşacağı en muhtemel tehlike hırsa dayalı kıtlık olacaktır.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com