Hata, yanlış ve özür

Bugün kişisel ya da siyasi hayatta kaşılaştığımız özürlerin çoğu zaman “gerçek özürün” gereken şartlarını taşımadığını görüyoruz. Kaldı ki özür hata yapıldığında kıymetli, yanlış yapıldığında değil…

ALİN OZİNİAN 30 Nisan 2023 GÖRÜŞ

İnsan hata yapıyor. Büyük, küçük, önemli, önemsiz, telafisi zor ya da kolay hatalar.

Karşısındakine yalan söylüyor, aldatıyor, kalbini kırıyor, güvenini yerle bir ediyor, incitiyor ve bozulan ilişkiyi düzeltmek için bazıları özür dilemeyi seçiyor.

Lakin, hata ile yanlış aynı şey mi?

Her yanlış hata mı?

İkisi arasındaki fark, vurmak ile yanlışlıkla elinin değmesi arasındaki kadar ‘geniştir’ çoğuna göre.

Hata telafi, yanlış ise tercih edilir.

Hatta, hata fark edilebilir ama yanlış fark edilemez; çünkü insanın yanlışı kendi ‘doğrusudur’.

Bu açıdan hata yapınca özür dilemeyi seçmek kadar, yanlış yapınca bulunduğunuz yeri terk etmek istemeniz anlaşılırdır.

Sizin doğrularınız, içinde bulunduğunuz kalabalığın doğrusu ile çelişiyordur ve özür dilemek manasızıdır.

Kaldı ki özür dilemenin de bir kuralı, kaidesi, anlamı vardır.

Affa talip olmak demek – yani özür dilemek, aslında özür dilemeye neden olan söylemi, tutumu ve eylemi – adil, doğru, meşru bulmamak, yapılanın hata olduğunu kabul etmek demek.

Ne için özür dilediğini anlamak, yapılan yanlış için hesap vermek, sonuçlarının sorumluluğu üstlenmek ve olup bitenden sonraki yıkım için bir “onarım teklifinde” bulunmak demek. Tüm bunları yaparken tekrarlanmayacağına karşısıdakini ikna etmek demek.

Bu senaryoda, potansiyel affedicinin, “suçlu” hakkında karar verirken – iyi ve erdemli insanın “hiç hatada bulunmayan değil, işlediği hatadan dolayı özür dileyebilen” insan olduğunun önkoşul olarak idrakı da oldukça önemli.

Özür dileyebilmek çoğu zaman insanın kendine güveninin de bir göstergesi. Hatalarını görebilen, kendini yargılayabilen, vicdanı muhasebesi güçlü olan kişiler ancak gerçekten özür dileyebiliyor.

Kibirli, otorite üzerinden ilişki kurabilen insanların, özrü kendini küçültme olarak algıladıklarından dolayı, özür dileyemedikleri belirtiliyor.

Peki bu durumda hatanın ardından, özür dileyenler ve dilemeyenler olarak adlandıracağımız iki grup mu oluşuyor? Bence bir de “Özür diler” gibi yapanlar grubu var.

Kısaca, kusuru işlendiğini bilen ama mağdurun duygularını ve gururunu merkeze almadan, halihazırdaki ilişkiyi, düzeni ve belki de henüz uzakta olduğu “kitlendiği hedefe” yaklaşmak için yapanlar — yani özür dilediğini söyleyen, ama yarattığı tahribatı önemsemeyen ve yaraladığının elinden tutup onu destek olmayanlar var.

Özürler kişisel oldukları gibi, siyasi da olabiliyor. Devletler de insanlar gibi birbirlerinden ya da suç işledikleri gruplardan özür dileyebiliyor, burada yine belirli parametreler, literatürde özrün kabul görmüş bileşleri var.

Davranışının olumsuz sonuca yol açtığını kabul etmek
. Özür dilenecek kabahatin ne olduğunun açıkça ifadesi
. Utanma, üzüntü, tevazu ve içtenlik ifadesi
. Kabahati tekrarlamamaya ilişkin niyet ifadesi
. Kabahattan dolayı oluşmuş maddi manevi zararı tamir /onarma.

Bugün kişisel ya da siyasi hayatta kaşılaştığımız özürlerin çoğu zaman “gerçek özürün” gereken şartlarını taşımadığını görüyoruz.

Özür dileyen tarafın, özür dilerken “ahlaki cömertliğini” mağdurun gözüne sokması, kendi yarattığı hiyerarşide ona özür lütfetmesi ve bu özürden dolayı kendine duyduğu hayranlık da yine özrü yerle bir eden tutumlar.

“Bir hatam olduysa” gibi başlayan özürler de “ön koşullu özür” oldukları sebebi ile gerçek özürler olarak kabul edilmiyorlar.

Özrün merkezinde, pişmanlık ve hata ile hesaplaşma var. Özür, bağışlanmaya talip olma, bağışlanmayı gerçekten arzu etmek demek.

Özür dilemek kadar özrü kabul etmek de erdem ama buradaki asıl önemli konu özrün gerçek olması. Örneklere bakıldığında tüm sorumlulukları kabul eden gerçek özrün, muhataplarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edildiğini görüyoruz.

Kötü, yanlış, “çevir kazı yanmasın” haleti ruhiyesi ile teklif edilen sözde özürlerin, mağdurlarını tekrar ve daha derinden incitebileceğini bilmek gerekiyor.

Özür, yeni bir dönem açmak demek. Yarattığım tahribatı anlıyorum, onu onarmak için elimden gelen her şeyi yapacağım ve hatamı bir daha tekrar etmeyeceğim demek.

Adet yerini bulsun diye edilen, tam olarak ne için teklif edildiği bilinmeyen soyut özürler, biraz ikiyüzlülük, çokça pişkinlikten öteye geçemiyorlar.

Özür dilerken düşünmek, tartmak, iyi bir vicdan muhasebesi yapmak gerek, bunların olmadığı özür, ikinci bir hata çünkü…

Kaldı ki özür hata yapıldığında kıymetli, yanlış yapıldığında değil…

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com