‘Türkiye, 100 yıllık cumhuriyet tarihinin en kötü dönemini yaşıyor’

ABD merkezli Advocates of Silenced Turkey'in düzenlediği Özgürlük Konferansı serisinin “İfade Hürriyeti” başlıklı ilk oturumu sona erdi. 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü vesilesiyle gerçekleştirilen konferans yarın üç oturumla devam edecek.

KRONOS 09 Aralık 2020 GÜNDEM

10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü vesilesiyle ABD merkezli Advocates of Silenced Turkey (AST) tarafından gerçekleştirilen Özgürlük Konferansı (Freedom Convention) serisinin “İfade Hürriyeti” başlıklı ilk bölümü sona erdi.

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana devam eden insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmak amacıyla düzenlenen konferansa katılan HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Yarın İnsan Hakları Günü ve önümüzdeki hafta İnsan Hakları Haftası… Dünyanın dört bir yanında etkinlikler yapılacak. Ama ülkemiz için, Türkiye için çok iyi şeyler söyleyemeyeceğiz maalesef.” diyerek söze başladı. İfade özgürlüğü ve Türkiye’nin içinde olduğu manzarayı anlatan Gergerlioğlu, “Medeniyetlerin gelişimi, ifade özgürlüğünün gelişimiyle doğru orantılıdır. Ama devletler, iktidarlar ifade özgürlüğünden pek hazzetmemiştir ve engellemeye çalışmıştır.” dedi.

Türkiye’de de iktidarın insanlara nasıl düşünmesi, nasıl olması gerektiğini dikte etmeye çalıştığını belirten Gergerlioğlu konuşmasına şöyle devam etti: “İktidarlar bunu her kesime yaptı. Azınlıklar kendilerini ifadeden aciz kaldılar çünkü baskı altındaydılar. Aleviler aynı şekilde baskı altındaydılar, evlerine sık sık çarpı işareti konuluyordu… Kürtler, Ermeniler, Rumlar hatta ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünni dindarlar da baskı altındaydı aslında. Görüntüde devletin dini vardı ve Sünni dindarlar da dinini yaşamakla ilgili sıkıntılar yaşadılar. Ateist de inanmadığını söyleyemedi. Velhasılıkelam sıkıntı yaşamayan kalmadı. A’dan Z’ye bir elbise giydirilmeye çalışılan toplumun her ferdi bu sıkıntıları tattı.”

Konuşmasında Ak Partili yıllara da değinen Gergerlioğlu, başlarda bir toplumsal konsensüs oluştuğunu, iktidarın AB uyum süreci ile demokratikleşme ve özgürlük adımları atmaya başladığını hatırlatarak, “Ak Partili olmayan çok kişinin, ‘Türkiye’de özgürlük ve insan hakları alanında bir şeyler yapılacaksa biz de engel olmayalım’ bakış açısıyla bu gelişmelere iyi gözle baktığını belirtti.

GERGERLİOĞLU: ERDOĞAN’IN EGOSANTRİK TAVRI YÜZÜNDEN BÜTÜN DEMOKRATİKLEŞME SÜREÇLERİ YIKILDI

Gergerlioğlu şöyle devam etti: “Ardından Erdoğan’ın oldukça hevesli bir iktidar hırsı yüzünden bu süreç de yıkıldı. Önce muhaliflerini aşağılayan, daha sonra da kendi yol arkadaşlarını dışlayan Erdoğan iktidarı tamamen baskıcı bir yola girdi. Kürt meselesinin çözümü konusunda da demokratikleşme sırasında adımlar atıldı ama Erdoğan’ın kendisini merkeze oturtan egosantrik tavrı yüzünden bütün bu süreçler de yıkıldı. Sonrasında Türkiye iyice anti-demokrat ve hukuka aykırı bir sürece girdi.”

15 Temmuz darbe girişimi ve çözüm sürecinin bitmesi Türkiye’de demokrasi ve hukuk yanlıları açısından bir cehennem ortamı oluşturdu. Son beş yıldır Türkiye, 100 yıllık cumhuriyet tarihinin hem sağdan hem soldan her kesimin ittifak ettiği şekilde, en kötü dönemini yaşıyor. Binlerce kadının ve düşünce insanlarının cezaevlerinde olduğunu veya 60 bine yakın çok nitelikli insanın yurtdışına kaçmak zorunda kaldığını biliyoruz… binlerce akademisyenin ihraç edildikleri, sırf Erdoğan’dan farklı düşündüğü için OHAL KHK’ları ile yüz binlerce insanın perişan edildiği, sivil ölüme uğratıldığı acımasız bir dönem girdik.”


 

The Committee of Concerned Scientists eşbaşkanı Prof. Eugene Chudnovsky, tatil için geldiği Türkiye’de tutuklanan ve daha sonra serbest kalan NASA çalışanı Serkan Gölge örneğinden hareketle, bugün bilim adamlarının ve akademisyenlerin insan ihlalleri yaşandığı ülkelerden bir haline gelen Türkiye’den örnekler sundu.

ARZU YILDIZ: “ARTIK GAZETECİLİK YAPMAYI DÜŞÜNMÜYORUM”

Kanada’dan katılan sürgün gazeteci Arzu Yıldız, AİHM başkanının Türkiye ziyaretinde siyasilerle poz vermesini eleştirdi. Yıldız, AYM üyelerinin ziyaret ettiği ülkede, yüksek yargıçların ve hakimlerin hücrede kaldığını hatırlattı: “Türkiye’ye geliyor, iktidarla görüşüyor, AYM başkanıyla poz veriyor. O mahkemenin üyeleri hücrede tutuluyor dört yıldır. Ben hayatımda bu hukukçular kadar onursuz insanlar görmedim. Özellikler AİHM’dekiler kadar. Çok da net söylüyorum, kendi mesleklerine sahip çıkamayacak kadar alçak görüyorum bunları. Çünkü bir mahkemeye gidiyorsun, o mahkemenin üyesi hücrede. 100km ilerde yüz tane hakim, savcı, üst düzey yargıç hücrede. 16 kilometre ötede Sincan cezaevi var, bilimadamı, gazeteci, akademisyen orada tutuluyor. Sen gidip onunla resim veriyorsun. Dört yıldır bir dosya ya bakamıyor. Evrensel bir hukuk kuralı var: Senin gücün varsa, bir şeyleri durdurmaya imkanın varsa bunu kullanmalısın.”


 

Sürekli sorunlar konuşuluyor ama çözüm üretilemiyor, güçlü bir ses vermeliyiz buradan, diyen Yıldız, “Ağlamakla sızlamakla bu iş olmaz.” dedikten sonra gazetecilik yapmayı düşünmediği açıkladı: “Artık gazetecilik yapmayı düşünmüyorum. Belki de bu benim en son yayınım. Daha çok kitap yazıp, kendi halimde yaşamak istiyorum.”

BİLİCİ: AKP HUKUKSUZLUKTA ÖNCEKİ DÖNEMLERİ GEÇTİ

KHK ile kapatılan Zaman gazetesinin son genel yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici, Erdoğan’ın muhalif medya kuruluşlarını kapatıp, kendisine nasıl bir propagandist medya oluşturduğunu anlattı.

Bilici, yaptığı konuşmada şöyle konuştu:

Türkiye’nin gerçek bir demokrasi olması için mücadele veren Zaman gazetesinin, tüm baskı ve tehditlere rağmen 2013’ten 2016’ya kadar tüm kadrosuyla direndiğine vurgu yapan Bilici, Mart 2016’da uyduruk bir mahkeme kararıyla atanan kayyımların gazeteyi polis gücüyle, personele ve onurlara şiddet uygulayarak işgal ettiğini hatırlattı.

“HUKUKSUZLUĞA BİRLİKTE KARŞI ÇIKILMADIĞI İÇİN HUKUK ÇÖKTÜ”

İnsan hakları açısından Türkiye’deki korkunç manzaranın en önemli sebeplerinden birinin, en başta soruna yanlış teşhis konulması olduğuna dikkat çeken Bilici, şöyle konuştu: “Birçok çevre, hadiseyi, AKP iktidarının hukuk ve demokrasiden uzaklaşması olarak değil, Erdoğan-Gülen güç mücadelesi olarak gördü ve uzunca bir süre uzaktan, hatta biraz da sevinçle seyretmeyi tercih etti. Sürecin kendilerine dokunulmayacağını düşünüyorlardı. Bu yanlış teşhis, Avrupa’ya ve ABD’ye de büyük oranda aynen tercüme edildi. Onların da baştan doğru hareket etmelerini önledi. Türkiye’deki farklı kesimler, hukuksuzluğa birlikte karşı çıkılmadığı için demokrasi de hukuk da çöktü. Nitekim sonunda zarar herkese dokundu. Osman Kavala’dan, Ahmet Altan ve Selahattin Demirtaş’a, Hizmet Hareketi ile, Fethullah Gülen ile hiç ilgisi olmayan her kesimden isimler de şu an hapiste.”

“BEDİÜZZAMAN’DAN NAZIM HİKMET’E…”

Bugün hukuku ve insan haklarını ayaklar altına alan uygulamalar bizleri şoke etse de aslında Türkiye’de bunların sürekli yaşandığını, Nazım Hikmet’in sürgünde öldüğünü, Bediüzzaman’ın hayatının çoğunu hapiste ve sürgünde geçirdiğini, Ermenilerin, Yahudilerin, Kürtlerin, Alevilerin, dindarların, solcuların farklı dönemlerde insanlık dışı baskılara maruz kaldığını; demokratik bilinç eksikliği nedeniyle bu dramın sürekli tekrar ettiğini ve demokrasi şuuru yerleşmedikçe de başka kurbanlarla devam edeceğini ifade eden Abdülhamit Bilici, toplumumuza musallat olan iki temel hastalığa dikkat çekti: İlki, birkaç istisna dışında çoğunluğun kendine demokrat olması. İkincisi ise hukuk ve özgürlük mücadelesi veren her kesimin, gün gelip muktedir olunca yaşadıklarını unutup zalime dönüşmesi. İttihatçılardan Kemalistlere ve günümüz İslamcılarına neredeyse hiçbir kesim bu çukura düşmekten kurtulamadı. Ancak Erdoğan rejimi zulümde kendinden öncekileri de geçti. Mesela Tek Parti döneminde Bediüzzaman ve talebelerine zulmettiler ama kadınlarına çocuklarına dokunmamışlardı. Oysa Erdoğan yönetimi, şimdi binlerce kadın ve bebeği zindanlara doldurdu. AKP iktidarının hukuksuzlukta önceki dönemleri geçtiğinin bir başka örneğini 12 Eylül ile 15 Temmuz’u karşılaştırarak görebiliriz. 12 Eylül ‘başarılı’ darbesinde sonra üniversiteden atılan akademisyen sayısı 120; 15 Temmuz sahte ve başarısız darbe geriliminden sonra atılanların sayısı 7 binden fazla.

NESİN: TÜRKİYE’DE YAPILMIŞ TÜM DARBELERİ YAŞADIM

Türkiye’nin Batılılaşma sorunundan, demokrasi anlayışına kadar pek çok konuda konuşan Ahmet Nesin, “Türkiye’de yapılmış tüm darbeleri yaşadım. Yapılamamışları da yaşadım. Darbe sırasında Şebnem Korucu ile tutuklandım. Çıktığımda hesap ettim, 64 yıl önce babamda aynı nedenle tutuklanmış. Bugün Ahmet Altan hapiste, onun da babası elli yıl önce aynı nedenle tutuklandı.”

Altıncı ve son konuşmacı Fountain Dergisi Editörü Hakan Yeşilova’nın Türkiye’de kitapların nasıl suç unsuru olarak gösterildiğini anlattığı sunumuyla sona eren ilk oturumun ardından konferans, “Hukukun Çöküşü” başlıklı ikinci oturumla devam ediyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram