Diaspora sadece Batı’da şekillenmedi

Diaspora konuşulurken, atlanılan bir nokta var. Diaspora Ermenileri dendiğinde akıllara hep ABD’de, Kanada’da ya da Fransa’da yaşayan; Batı ülkelerine kaçmış-göçmüş ailelerin çocukları geliyor. Oysa soykırımın ardından Ermeniler Doğu’ya doğru da yol aldılar.

ALİN OZİNİAN 13 Şubat 2022 GÖRÜŞ

Geçen hafta bu köşede Türkiye’de “çok konuşulan ama az tanınan Ermeni Diaspora’sını” kısa da olsa anlatmaya çalışmış, ötelenen, şeytanlaştırılan ve Türkiye-Ermenistan arasında yıllardır geliştirilemeyen ilişkinin temel sebebi olarak haksızca suçlanan Diaspora’nın, bizim kadar bu toprakların insanı olduğunu kabullenmemenin masumane değil, aksine hesaplar ve kasıtlar içerdiğinden bahsetmiştim.

Diaspora konuşulurken, atlanılan bir nokta var. Diaspora Ermenileri dendiğinde akıllara hep ABD’de, Kanada’da ya da Fransa’da yaşayan, kısaca Batı ülkelerine kaçmış, göçmüş ailelerinin çocukları geliyor. Oysa soykırımın ardından Ermeniler Doğu’ya doğru da yol aldılar. Hatta bazıları ilk durak olarak seçtiği şehirlerden ancak yıllar sonra Batı’ya, Avrupa ya da ABD’ye göçebildi.

Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır gibi ülkelere göçenlerin hikâyeleri bir tarafa bırakıp, bu yazıda Doğu Ermenistan’a yani günümüzde Ermenistan Cumhuriyeti’nin topraklarına göçenlere odaklanalım.

Lübnan, Ermeni nüfusunun en çok olduğu Orta Doğu ülkelerinden biri. FOTOĞRAF: AFP

1916-1917 yıllarında binlerce Ermeni, Türkiye’nin doğusundan Ermenistan, Gürcistan ve Rusya’ya kaçmayı denediler. 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulan Ermenistan Cumhuriyet’i kurulduğu ilk günden başlayarak Diaspora ile ilgili adımlar atma konusunda denemeler yaptı. Uzun seneler sonra bağımsız bir Ermenistan’a kavuşma fikri dünyanın dört bir yanında bulunan Ermenilerde büyük bir sevinç yarattı.

1920 yılının Ağustos ayında, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Ermenistan dışında bulunan Ermeniler ile çalışma masası kurulması kararı alındı. Bu kararın temel sebebi Ermenistan Cumhuriyeti’nin Diplomatik Misyonları yardımıyla yurt dışında bulunan Ermenilerin Anayurt’a dönmesini daha sistematik ve sağlıklı bir biçimde sağlamaktı. Ancak 1920 yılının Kasım ayında Ermenistan Bolşevik egemenliği altına girince, bakanlık bünyesindeki bu masa, ancak 3 ay çalışabilmiş oldu ve Diaspora ile ilişkilerde hatırı sayılır bir iz bırakamadı.

Sovyetler Birliği kurulduğu ilk günden başlayarak Ermeni Diasporası konusunda aktif bir siyaset yürüttü. Ermenistan, Sovyetler Birliği bünyesine girdikten sonra 1921 yılının Temmuz ayında Erivan’da “Göçmen İşleri Bürosu” kuruldu, bu büro bakanlık olmadığı halde, bakanlık statüsünde idi. Aynı yılın aralık ayında Mezopotamya’dan 3 bin kişilik ilk Ermeni göçmen grubu Batum’a gemiyle gelip, daha sonra kara yolu ile Ermenistan’a ulaştılar.

1921-22 yıllarında farklı yerlerden toplam 9 bin kişi, 1924-25 yıllarında başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere 20 bin kişi Ermenistan’a göç etti. Türkiye’den Ermenistan’a gelen Ermenileri yönlendirme ve yardımcı olma konusunda kuşkusuz o dönem, Karaköy’deki Voyvoda Sokak’ta (şimdi Bankalar Caddesi) bulunan Türkiye’deki ilk Ermenistan Temsilciliği’nin payı büyüktü.

“Türkiye’deki ilk Ermenistan Temsilciliği mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, 1918 yıllında, Ermeni Soykırımı’ndan sadece 3 yıl sonra Türkiye’de Ermenistan’ın ilk resmi temsilciliği açıldı. 1921’de imzalanan Kars Antlaşması’ndan sonra ise Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’i Kars’ta bir konsolosluk açtı. Türkiye hükümeti, 1921-1926 yılları arasında Ermenistan’ın Erivan şehrinde Türkiye temsilciliği ve Gyumri şehrinde konsolosluk bulundurdu. Detayları merak edenler buraya bir göz atabilir.

1925-26 yıllarındaki göçlerden sonra Hemşeri Dernekleri ve Birlikleri oluşturulmaya başlandı. Özellikle ABD’de kurulan Arabkirliler (Arapkirliler) Cemiyeti ricasıyla Erivan’da “Yeni Arabkir” mahallesi kuruldu, daha sonraki yıllarda “Yeni Kayseri”, “Yeni Amasya” ve “Yeni Harput” gibi birçok mahalle kuruldu ve bu şehirlerin eski sakinleri olup göç etmiş olanlar yerleştirildi. Bu semtler bugün hâlâ bu isimler ile anılıyorlar.

Göçler 1936 yılına kadar devam etti, bu yıllar arasında yaklaşık 23 bin kişi Anayurt özlemiyle Ermenistan’a geldi. 1936 yılında Stalin rejiminin getirdiği “Büyük Terör” Ermenileri de vurmuştu. Stalin’in desteğiyle iç göçe heveslendirilen Ermeniler, vatan hainliği ve kapitalist ajanlığı yapmak suçlarından cezalandırılıp, infaz edildiler.

İkinci Dünya Savaşı’na kadar Sovyetler, “Diaspora Siyaseti’ne” eğilmedi. Savaş sonrasında Stalin’in “Ermeni Diaspora Siyaseti” tekrar hortladı. 1945 yılının Kasım ayında Sovyetler Birliği resmi olarak Dünya Ermenilerinin Ermenistan’a göç ettirilmesini hedefleyen bir karar aldı, bu karar neticesinde Ermenistan’da “Ermenistan İç Göç Komitesi” kuruldu.

Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu yabancı ülkelerin büyükelçiliklerine bu komitenin temsilcileri atanmaya başlandı. Bu görevle giden Ermeni yetkililer Ermenistan’a göçmeye karar verenleri listelemeye ve Ermenistan’a göndermeye başladı. Böylece 1946-1948 yılları arasında Sovyetler’in “Hayrendartsutyun” yani “Vatan’a dönüş” projesi başlamış oldu. Bu siyasetin Sovyetler’in siyasi programına girmesi hakkında 3 temel tez var.

İlki, savaş sonrası Sovyetler Birliği ve Türkiye’nin ilişkileri bozulmuştu. Türkiye’nin doğusunu alıp topraklarına katmak için sebepler aramaktaydı. İşte burada Diaspora siyaseti çok önemliydi, bu topraklar Ermenistan’a dışarıdan göç eden Ermenilerin Anayurt’u olarak alınacak ve bu bölgeye göç eden Ermeniler yerleştirilecekti. İkincisi, Sovyet Ermenistan nüfusu savaş sonrasında çok azalmıştı, sayının daha da azalması durumunda Ermenistan cumhuriyet statüsünden düşürülebilirdi, bunun için bu ülkenin nüfusu hızlı bir şekilde çoğaltılmalıydı.

Diaspora’nın göçü Sovyetler Birliği’ndeki cumhuriyet sayısını stabil tutmak için hayati rol oynayabilirdi. Üçüncüsü, Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyaya, “Yurt dışında yaşayanlar “Sovyetler Birliği’ne” göç ederek içinde bulundukları kapitalist hayatı terk ediyorlar” mesajı verip, Sovyetler’in itibarını yükseltmekti. Aslında bu tezlerden her biri kendi içinde yeterli olmasa da, üçünü beraber değerlendirdiğimizde Sovyetler’in bu siyasetini açıklar nitelikte olabilmekte.

Elçiliklerde çalışan diplomatlar, yurt dışında yaşayan Ermenilere zenginlik ve refah içinde olan Sovyetler’e göç ettikleri takdirde kendilerine iş, ev ve yardım verileceği vaadinde bulunuyorlardı. 1946-48 yılları arasında gerçekleşen göçlerde Ermenistan’a 90 bin kişi geldi. Ne yazık ki gelince karşılaşılan ülke anlatılan ve hayali kurulana pek benzemiyordu. Savaştan sonra çok ağır durumda bulunan Ermenistan’da erzak ve iş sıkıntısı çekiliyordu.

Konut sayısı yeni gelenleri yerleştiremeyecek kadar azdı. Gelenlere toprak verilip, kendi evlerini kendi imkânlarıyla yapmaları istendi. Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Bunlar yetmezmiş gibi, binlerce göçmen, yerel halk ile Troçkist, Ermeni milliyetçisi, daşnak (taşnak) ve sistem karşıtı (anti-devrimci) olmakla suçlanıp 1949 yılında Sibirya-Altay’a sürüldüler.

Tüm göçmenlerin sürüleceği korkusu Stalin’in ölümüyle son buldu. Sürgündekiler ancak onun ölümünden sonra Ermenistan’a dönebildiler.