Enerji savaşı başladı: Putin’in ‘şah’ına Avrupa rest çekti

AB sergilediği ortak tutum sayesinde Putin karşısında diz çökecek duruma düşmeyecek olsa da enerji fiyatlarındaki artışın etkileriyle boğuşmak zorunda kalacak gibi gözüküyor. Şu an euro’nun dolar karşısında değer kaybetmesinin temel nedeni Rusya’nın kışın doğal gazı tamamen keseceğine dair genel beklenti.

ÖMER MURAT 28 Temmuz 2022 HABER ANALİZ

Avrupalılar şimdi geriye dönüp baktıklarında Rusya Devlet Başkanı Putin’in kıtanın Rus doğal gazına olan bağımlılığını bir silah olarak kullanmaya Ukrayna savaşından önce başladığını görüyorlar. Rus lider 2021’de Ukrayna’yı işgalin hazırlıklarını yaparken bir yandan da Avrupa’ya kısa vadeli spot piyasalarda gaz satışı yapmayı büyük karlardan olarak farklı bahanelerle kesti. Arzda yaşanan bu daralma nedeniyle Avrupa ülkelerinin doğal gaz depolarının doluluk oranları geçen kış tehlikeli şekilde düşük kaldı. Anlaşılan Putin Ukrayna işgaline doğal gaza acilen muhtaç bir durumdayken yakalanması halinde Avrupa’nın kendisine karşı sert bir tepki vermekten kaçınacağını planlıyordu, ama Rus liderin hesapları tutmadı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Enerji Bajanı Nikolai Shulginov ile Kremlin Sarayı’nda biraraya geldi. (23.07.2022)

Rusya’nın doğal gaz silahını, Avrupa’nın enerji güvenliği için bir tehdit oluşturduğuna dair delil bırakmayacak şekilde kullanabilmesinin tek yolu buydu. Plan tutmayınca Putin’in artık bu şantajı açıktan yürütüp yürütmeyeceği sorusu ortaya çıktı. Rus liderin böyle bir enerji savaşına start verip vermeyeceği geçen hafta perşembe günü atacağı adımla belli olacaktı. Avrupa’da nefesler tutulmuştu. Rusya’dan Almanya’ya Baltık Denizi üzerinden doğal gaz taşıyan 1200 kilometre uzunluğundaki Kuzey Akım 1 hattının önceden planlanmış 10 günlük bakımı o gün sona eriyordu. Rusya, Almanya tarafından inandırıcı bulunmayan bir gerekçe göstererek geçen ay Kuzey Akım 1 hattından gaz akışını yüzde 40 seviyesine düşürmüştü. Şimdi hattan gaz akışı rutin bakım nedeniyle kesilmişken, bundan istifade ederek gaz akışını yeniden başlatmayabileceği endişesi vardı. Fakat korkulan olmadı: Putin vanayı yine yüzde 40 düzeyinde de olsa açtı. Avrupa’da tutulan nefesler bırakıldı. Henüz sorun ortadan kalkmamıştı ama “büyük kapışma” yaşanmamış gibiydi.

Avrupa’nın bu rahatlığı ancak üç gün sürdü. Rusya pazartesi günü hattan gaz akışını yine bir türbindeki arızayı gerekçe göstererek bu kez yüzde 20’ye kadar düşüreceğini açıkladı. Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck geçen hafta Putin’in vanayı açmasına “kanmayanlar” arasındaydı ve Rusya’nın her an gaz akışını azaltabileceğini söylemişti. Rus liderin “enerji güvenliği” söz konusu olduğunda güvenilemeyeceğinin ortaya çıktığını, Putin’in enerjiyi siyasi bir şantaj aracı olarak kullandığını ifade eden Habeck, Moskova’nın hedefinin Avrupa’nın kafasını karıştırarak ve fiyatları yükselterek toplumu bölmek ve böylece Ukrayna’ya olan desteği azaltmak olduğunu belirtmişti. Putin Alman Bakanı üç gün içinde haklı çıkarmış oldu.

Alman Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck

Batı’da yıllar boyunca Rusya’nın doğal gazda Avrupa’nın kendisine bağımlı olmasından istifade ederek bunu bir şantaj aracı olarak kullanıp kullanmayacağına dair bir tartışma vardı. Bir taraf Rusya’nın doğal gaz satışından elde ettiği muazzam kazanca dikkat çekiyor, bu doğal gazın başka bir müşterisi olmadığını, Avrupa’nın almaması halinde, Rusya’nın bu gazı satabileceği başka pazarlar bulunmadığını, gazı Çin’e satmak için milyarlarca dolar ilave altyapı yatırımı yapılması gerektiğini, fakat Moskova’ya gaz alanında o kadar bağımlı olmak istemeyecek Pekin’in böyle bir yatırım yapılsa bile Avrupa’nın almadığı gazın ancak sınırlı bir bölümüne talip olacağını belirtiyordu. Yani nihai kertede Moskova’nın Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını bir şantaj olarak kullanması kendisini ayağından vurması demekti. Rus gazı alternatiflerine oranla olası riskleri göze ardı edecek denli ucuzdu, Rusya’ya düşman gibi değil ortak gibi davranmak daha doğruydu, Avrupa’da konvansiyonel savaşlar tarihe karışmıştı, yeniden başlayabileceği ihtimaline göre siyaset belirlemek aşırı ihtiyatkarlıktı.

Diğer taraf ise bu açıklamaları çok “naif” buluyor, özellikle Almanya’nın kendisini ucuz Rus doğal gazının cazibesine kaptırdığını iddia ediyor, Avrupa Birliği’nin varlığını ulusal çıkarları açısından bir tehdit gören Moskova’nın yıllardır kıtada AB karşıtı gruplara verdiği desteğe dikkat çekiyor, işlerin bir noktada kızışacağını ve o an geldiğinde Moskova’nın elindeki enerji kartını kullanmaktan hiç çekinmeyeceğini söylüyordu.

Rusya, Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden Almanya’ya gönderdiği doğal gazı, tam kapasitenin yüzde 20’sine düşüreceğini duyurdu. Gazprom açıklamasında, hattan kapasitesinin yüzde 20’si oranında (günde 33 milyon metreküp) doğal gaz gönderileceği belirtildi.

Neticede ikinci görüşü savunanlar haklı çıktı: Avrupa’nın enerji güvenliği söz konusu olduğunda Rusya’ya kesinlikle güvenmemesi gerektiği hususu Putin’in son hamlesiyle artık kıtada “sorgulanamaz bir gerçek” halini aldı. Bu nedenle uzun vadede Rusya muazzam ekonomik kayıplara uğrayacaktır ama Putin’in şu anki derdi Ukrayna’da bir şekilde Rus toplumuna “zafer” olarak takdim edebileceği bir neticeye ulaşmaktan ibaret…

Almanya, Putin’in önümüzdeki kış gazı tamamen keseceği bir senaryoya hazırlıklı olmak üzere bir eylem planı başlattı. Hedef eylüle kadar gaz depolarının yüzde 75’ini, kasıma kadar ise yüzde 95’ini doldurmak. Bunun için gaz tüketiminde olabildiğince tasarrufa ve kesintilere gidiliyor: Bütün kamu binalarındaki sıcak sular kapatıldı, ışıklar daha az kullanılıyor. Alman parklarını süsleyen fıskiyeler bu yaz çalışmayacak. İşverenlerden ofislerin kışın ısıtılmasını azaltmak için olabildiğince evden çalışmayı teşvik etmesi istendi.

Eğer bu tedbirler yeterli olmazsa, acil eylem planında bir üst aşamaya geçilecek: Hükümet evler, okullar, hastaneler gibi binaların ihtiyacının karşılanamaması gibi bir durum ortaya çıkmaması için doğal gazın hangi sanayi kollarında ne kadar kullanılacağını belirleyecek. Fakat bu aşamaya gelinmesi halinde bunun Avrupa ekonomisine ağır bedelleri olacak. Çünkü Avrupa ekonomisinin lokomotifi olan Almanya’da herhangi bir fabrikanın üretimini yavaşlatması veya durdurması mutlaka başka ülkelerdeki belirli sanayilerin de çalışmaması demek olacak. Zaten Putin’in hedefi de böyle bir karışıklık ve ekonomik durgunluğa sebep olarak Avrupa’daki hükümetleri zayıflatmak, hatta düşmelerini sağlamak. Onların yerine özellikle aşırı sağ hükümetler kurulursa bu Avrupa’nın Ukrayna’ya vereceği desteğin azalması demek olacak. Çünkü Putin Rusyası yıllardır Avrupa aşırı sağıyla yakın bir işbirliği içerisinde bulunuyor, onlara farklı destekler veriyor. (Türkiye’deki bazı aklıevvellerin Rusya’nın Ukrayna’da “Nazilere” karşı savaştığı iddiasını seslendirmesi, Rus propaganda organları için örtülü veya açıktan çalışan kişiler arasında değillerse, fikri bir sefalete düşecek denli onların etkisi altında kaldıklarını göstermektedir.)

Ukrayna’nın liman kenti Odessa, bir kez daha Rus füzelerinin hedefi oldu… Rus ordusunun Ukrayna’yı işgalinin 154. gününe girildi.

Almanya benzer tedbirlerin tüm Avrupa çapında alınması için çaba gösteriyordu. Bazı ülkelerin isteksizliği nedeniyle şimdiye kadar bu konudaki müzakereler sonuçlandırılamamıştı. Rus gazına bağımlı olmayan İspanya, Portekiz gibi ülkeler kendilerinin böyle bir tedbir almasını gereksiz buluyor. Bu ülkeler gaz ihtiyaçlarını büyük ölçüde Kuzey Afrika ülkelerinden, Akdeniz’den çekilen boru hatlarıyla temin ediyor. İberya yarımadasıyla Avrupa’nın geri kalanının enerji altyapıları birbirlerine boru hatlarıyla bağlı değil. Fransa da bu ülkelerin tutumunu haklı bularak destekliyor.

Fakat bütün bu anlaşmazlıklara rağmen Avrupa Birliği, Rus enerji devi Gazprom’un gaz akışını yüzde 20’ye düşürdüğünü duyurmasının üzerinden 24 saat geçmeden, Salı günü Brüksel’de beş saat süren bir toplantı sonunda bir eylem planı üzerinde anlaşmaya varmayı başardı. 27 AB ülkesinden plana katılmayarak karşı oy kullanan tek ülke Macaristan oldu. Macar Başbakan Viktor Orban daha önce AB’nin Rusya’ya yönelik petrol yaptırımlarına da tam katılmamıştı. Budapeşte AB içinde ne iktisaden, ne de siyaseten önemli bir aktör değil. Kendi ekonomisi büyük ölçüde AB yardımlarına bağımlı halde. O yüzden bu tür çıkışları AB’nin Rusya’ya yönelik geliştirdiği ortak tutumu fazla etkileyemiyor, nitekim oybirliği şartı aranmayınca kararı veto edemedi. (İrlanda, Malta ve Güney Kıbrıs’a ise zaten kıtanın enerji altyapısına bağlı olmayan ada ülkeleri oldukları için, Baltık ülkelerine ise Rus elektrik altyapısına bağlı bulunduklarından istisna tanındı. Bu ülkeler de AB’nin ekonomik bakımdan ağır topları arasında yer almıyor. Toplam nüfusları Macaristan’ı da eklediğinizde 450 milyonluk AB’nin yüzde 5’i kadar.)

Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanlarının Brüksel’deki toplantısından…

Plana göre her AB ülkesi yıllık ortalama gaz tüketimini yüzde 15 oranında azaltacak şekilde tedbirler alacak. Keza bir üye devlet doğal gaz sıkıntısı içerisine düşerse, bir başka üye devlet kendi depolama tesislerinde ulusal kullanım için doğal gaz istiflemeyecek. AB ülkeleri aralarındaki yoğun boru hattı ağlarını kullanarak gaz stoklarını paylaşmayı, sıkıntıya düşen üye devleti kurtarmak için diğerlerinin kendi depolarındaki gazı dolaşıma sokmak suretiyle seferber olmasını kabul etti. Fransa’da Başbakan Elisabeth Borne, bakanlardan halka bizzat örnek olarak liderlik etmelerini ve kendi ofisleri başta olmak üzere devlet binalarında klima ve ısıtma için kullanılan enerjiyi azaltmalarını istedi.

Öte yandan AB tarafından dün alınan karar Almanya’nın istediği sertlikte olmadı, Ruz gazına bağımlı olmayan ülkeler için pek çok istisnalar içeriyor. Bu ülkeler Rus gazına bağımlılıktan dolayı yaşanan krizden neticede Almanya’nın en fazla etkilenecek olmasını Berlin’in bu konudaki uyarılara yıllarca “kulak tıkamasının” bir cezası olarak “adil” buluyorlar. Geçen yıla kadar AB’nin yıllık enerji ihtiyacının dörtte birini karşılayan Rus gazına bazı ülkeler diğerlerine nazaran çok daha bağımlı halde. Ukrayna savaşı öncesi bağımlılığı yüzde 55 düzeyinde olan Almanya geçtiğimiz beş ayda bunu yüzde 30’a kadar düşürdü.

Alman enerji devi Uniper’in gaz depolama tesisleri… Rusya’nın gaz akışını kısması üzerine Uniper krize düşünce Alman Şansölyesi Olaf Scholz şirketi kurtarmak için geçen hafta tatilini yarıda kesmek zorunda kalıp Berlin’e döndü. Alman hükümeti 15 milyar euro tutarında bir kurtarma anlaşmasıyla şirketin hisselerinin yüzde 30’unu satın aldı.

Neticede Putin’in “Avrupa’yı bölme hedefi” yine tutmadı. Kendi içindeki yukarıda özetlediğim tüm tartışmalara rağmen, AB bunları “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla bastırmayı başararak hemen etkili bir çözüm üzerinde uzlaşıya vardı. Duyduğu mutluluğu “Avrupa büyük, hatta hayret verici bir birliktelik gösterdi” sözleriyle duyuran Habeck, anlaşmanın Putin’in gaz fiyatlarını artırarak Avrupa’yı bölme planının işe yaramayacağını ortaya koyduğunu söyledi.

Rusya’nın doğal gaz akışını tamamen kesmesi halinde alınan tedbirlerin Avrupa’nın kış ortasında gazsız kalmamasına yetip yetmeyeceği ise, kışın ne sertlikte geçeceğine bağlı. Ortalama sıcaklıkların yaşandığı bir kış olursa yetecek. Avrupa Komisyonu’nun sunduğu ilk planda kış sert geçse bile sorun yaşanmayacaktı ama Rus gazına bağımlılığı az olan ülkeler o derece bir tasarruf planına, yukarıda değindiğim nedenlerden yanaşmadı. Normalde yılın bu zamanında Avrupa’daki gaz depoları dolmuş bulunuyordu, AB Enerji Komiseri Kadri Simson şu an bu oranın yüzde 66 seviyesinde olduğunu açıkladı. Uzmanların genel görüşü, dün vardığı anlaşma sayesinde AB ülkelerinin kışın Rusya gazı kesse bile ciddi bir sorun yaşamayacağı şeklinde.

Rus doğal gazına bağımlılığını iki yıl içinde önemli ölçüde azaltmayı hedefleyen Almanya bu amaçla LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) opsiyonuna odaklanmış durumda. Doğal gaz eksi 160 derecede sıvıya dönüşüyor ve hacmi 600’de bir oranında azalıyor, bu sayede gemilerle taşınması da mümkün hale geliyor. LNG gazının ana üreticileri ABD, Katar, Avustralya, Malezya ve Cezayir gibi ülkeler. Rus doğal gazına göre LNG pahalı olduğu için Almanya Ukrayna savaşı başlayana kadar tek LNG terminaline sahip değildi. Yüzen liman terminalleri gemilerden LNG’yi alıp “ısıtarak” normal gaza dönüştürüp şebekeye aktarıyor. Şu an Almanya Baltık Denizinde dört LNG terminali inşa ediyor. Bir yandan da bu terminalleri ana şebekeye bağlayacak boru hatları döşeniyor.

Finlandiya tarafından kiralanan Exemplar adlı LNG terminal gemisi… Almanya da buna benzer dört yüzer terminal kiralamış durumda…

Keza NATO’ya üyelik başvurusunda bulunduğu için Rusya’nın hiddetini çeken Finlandiya’nın doğalgaz iletim operatörü Gasgrid Finland Oy, Rusya’nın doğal gaz kesintilerine karşı önlem olarak bir LNG terminal gemisi kiraladı. Yapılan açıklamada, 10 yıllığına kiralanan Exemplar adlı geminin Finlandiya’nın arz güvenliğini sağlarken aynı zamanda Baltık Denizi bölgesinin ihtiyaçlarını da temin edeceği, Finlandiya ve Estonya’nın Rus boru hattı gazına olan bağımlılıklarından kurtulmalarını sağlayacağı vurgulandı. Kiralanan geminin depolama ve tedarik kapasitesinin hem Finlandiya hem de Estonya’nın gaz ihtiyaçları için yeterli olduğu ve gemiye ayda 2-3 kez LNG yüklendiği belirtildi.

Geçen yıla kadar dünyada en fazla LNG ithal eden ülkeler Çin, Japonya ve Güney Kore’ydi. Bu yılın ilk altı ayında Avrupa’ya LNG ithali 2021’e göre yüzde 50 oranında arttı. ABD LNG üretimini artırmak için atağa geçti: Bu yılın ilk ayında dünyada en fazla LNG ihraç eden ülke oldu. ABD’nin LNG ihracının yaklaşık üçte ikisi Avrupa Birliği ve İngiltere’ye gönderildi.

AB sergilediği ortak tutum sayesinde Putin karşısında diz çökecek duruma düşmeyecek olsa da enerji fiyatlarındaki artışın ekonomi üzerindeki etkileriyle boğuşmak zorunda kalacak gibi gözüküyor. IMF (Uluslararası Para Fonu) tarafından hazırlanan bir rapora göre, Orta ve Doğu Avrupa’daki birçok ülkede enflasyonda artış ve ekonomik durgunluk bekleniyor. Şu an euro’nun dolar karşısında değer kaybetmesinin temel nedeni Rusya’nın kışın doğal gazı tamamen keseceğine dair genel beklenti.

Fakat Rus ekonomisinin durumu da parlak değil. Ruble’nin değer kaybetmemesinin Rusya’nın uyguladığı sermaye kontrolleri ve Batı yaptırımları nedeniyle ithalat yapamamasıyla ilgili olduğu belirtiliyor. Enflasyonun yükselişte olduğu ülkede, yaptırımların orta ve uzun vadede ekonomik büyümeyi yavaşlatması, Rusya’yı küresel ekonomiden koparması, ekonomik modernizasyonunu sekteye uğratması kaçınılmaz görülüyor.

Rusya’nın Ukrayna’nın Harkov kentine düzenlediği bombalı saldırıda hayatını kaybeden 13 yaşındaki bir çocuğun babası, evladının başında gözyaşları dökerek oturdu. (20.07.2022)

Rusya Ukrayna’ya saldırmadan bir gün önce attığım twitte “Tarih boyunca Rusya, Batı’yla savaşlarında her zaman kendisine Batı’dan müttefikler bulmuştur. Rusya Ukrayna’yı işgal ederse ilk kez Batılı müttefiki olmadan, tüm Batı’yı karşısına aldığı bir savaş başlatmış olacak. Bu nedenle düşük yoğunluklu çatışmayla yetinmek zorunda kalacaktır.” demiştim. Batılı büyük güçlerden birini yanına çekemediği veya tarafsız bir statüye itemediği müddetçe Putin’in Avrupa’yı bölme planlarının başarılı olabilme ihtimali çok düşüktür.

Ukrayna’daki savaş, geldiği şu aşamada Rusya için “büyük bir devlet” olarak kalıp kalmayacağını belirleyecek öneme yükselmiş durumda. Bu nedenle Putin’in Rus devleti içindeki daha milliyetçi kesimlerin “topyekün bir savaş” yürütülmesi baskısı altında olduğu da belirtiliyor. Fakat savaşın boyutlarının büyümesinin Batı’yı Rusya karşısında geri adım atmaya zorlayacağına dair bir işaret de bulunmuyor. Şu an Batılı karar alıcılar arasındaki hakim görüş, “Putin belasından” kurtulmanın tek yolunun Ukrayna’da Rusya’nın yenilmesinden geçtiği şeklinde.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat