Dünya Şiir Günü: ‘Bir de Babil varmış boyuna yıkılan’

Çıngıraklı Sokak şiir gazetesi Dünya Şiir Günü’nü Kadıköy Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda ‘kutladı’: “Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı/ Ama pişiren kim zafer aşını?/ Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam/Ama ödeyen kimler harcanan paraları?/ İşte bir sürü olay sana/ Ve bir sürü soru.”

ÖZLEM ERGUN 22 Mart 2023 SÖYLEŞİ

Şair Mustafa Köz

Şair Ahmet Telli hakkında, okuduğu şiirler gerekçe gösterilerek açılan davanın ikinci duruşması Dünya Şiir Günü’nde görüldü. Telli, 2015 yılında IŞİD’in Kobani’ye gerçekleştirdiği saldırıyla hayatını kaybetmiş bir genç için ‘Dövüşen Anlatsın’ kitabından okuduğu şiirler nedeniyle yargılanıyor.

Savcı’nın Telli için 8 yıla kadar hapis cezası talep ettiği saatlerde, şiir gazetesi Çıngıraklı Sokak*, kuruluşunun ilk Dünya Şiir Günü’nü Kadıköy Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda ‘kutladı’.

Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) üyelerinin, şair ve okurların buluştuğu geceye şiirler eşlik etti. TYS 21 Mart Dünya Şiir Günü bildirisi okundu.

TYS adına bu yılki bildiriyi kaleme alan Mustafa Köz, “Ve şairin kalbi yasasız, sınırsız, bayraksız, flamasız, ordusuz tek ülkedir” derken, bildiri depremzedelere adandı:

ŞİİR EKMEK YAPAMAZ AMA EKMEĞİN KOKUSUNU DUYURABİLİR

“Şiir; balçığın ortasında küfle, gümüşle kılıcını bileyen savaşçının işitilmez çığlığı, tolgası, harmaniyesi, bölünmüş toprağı, özgürlük ülküsü.

Şiir, yüreklerimizin soğuk ve yalnız eldivenleri.

Şiir; kağıda, mermere, bazalta, ipeğe, kılıca işlenen kara sim.

Şiir varlığın ve hiçliğin ilk yüzü.

Şiir; içgüdünün, önsezinin, yoksulluğun, kuşkunun ve iyiliğin gizi.

Şiir, ateş böcekleriyle ışıyan gece.

Şiir, raylarda uyuyan kelebek.

Şiir, ruhun en içli, en derin, en sessiz, en soylu yaralarının şarkısıdır.

Şiir, yeryüzünün acı, hüzünlü müziğine, onun büyülü ritmine göre atan bir nabızdır.

Şiir, ekmek yapamaz ama ekmeğin kokusunu duyurabilir.

Şiir, dilin ve halkın vicdanıdır.

İktidarların kaba, yıkıcı söylevleriyle değil, halkın arı ve iyi kalpli sözcükleriyle yazılır o.

Şiir buradadır.

Bağlılığı istemeliyiz ona. Boyun eğiş yaşamadır yalnızca.

Yaşamın eylemlerimize kattığı her şey, şiire de yakındır.

Bilincimizde, yarınımızda bir değirmen taşı gibi döner şiir.

Yaşamın zümrütlerle, unutuşla ve kanla örüldüğünü anlamaktan uzak değildir.

Zaferi ve yenilgiyi bilir şiir. En işlek organlarımız kadar bağlıdır bize.

Saldırganlık hazzı, yitirme ve kazanma utancı gerçekten, gerçeklikten koparamaz onu.

Yönetme programlarından, bilgisayar görüntülerinden, en korkunç toplu öldürmelerden, kaplanların gevşek vuruşlarından, yaprağın ürpermesinden, haşhaş kapsüllerinden, büyük beyaz yumuşakçalardan, önemsiz savsözlerle kurulur belleğin o eşsiz söz oyunları.

Yakılmış insan kemiklerinden, çürüyen bitki ve hayvan leşlerinden henüz kullanmadığımız bir çığlık ve anlam dizgesi yaratılabilir.

Ruhlarımıza astığımız o küçük çan, sonsuzluğa ve tutsaklığa karşı yeniden ışıyabilir.

Emeğin, aşkın ve incir ağaçlarının yemişleri şiirle olgunlaşabilir.

Tel örgülerden, yığınaklardan, savaşlardan ve yersiz barışlardan kurulmuş bu büyük düş; devletlerin, dinlerin, zorbalığın bize taş iskeletler kadar yabancı tanrılarını, sınırlarını yok ettiğimizde gerçekleşecektir.

Gerçek şiir yasaların, yasakların, adaletsizliklerin donmuş, ikiyüzlü sözlüklerinde değil, evrensel barış ülküsünde, iyiliğin yeryüzünü sarıp sarmalayan uysal kanatlarında aranmalıdır.

Şiirin uçsuz bucaksız eşitlik ve özgürlük düşü, onu kutsal göklerden, sarayların ışıltılı odalarından kurtarıp sokağa çıkardığımızda insanlığın da evrensel düşü olacaktır.

“Şiir, doğası gereği devrimcidir,” demişti Octavio Paz.

Evet, devrimcidir şiir, hiç değilse yeryüzü için…

Çünkü şiir, her şeydir.

Ve şairin kalbi yasasız, sınırsız, bayraksız, flamasız, ordusuz tek ülkedir.

Bu özgür ülke dün Şili, Meksika, Japonya, Endonezya, Yunanistan’la kardeşti; bugün de acılı Anadolu ve Mezopotamya toprağıyla kardeş…”

MUSTAFA KÖZ: ŞİİR SÖZCÜKLE DEĞİL, VİCDANLA YAZILIR

Şair Mustafa Köz’le Dünya Şiir Günü’nde konuştuk. Şiirin sözcüklerle değil, vicdanla yazıldığını söyleyen Köz, depremzedelere adanan bildirinin bir tür tanıklık olduğuna işaret etti:

“Sadece Anadolu/ Mezopotamya toprağı değil dünyanın her yerinde büyük yıkımlar var. Deprem olmasa seller, savaşlar var… Büyük sermayenin kar iştahı kabardıkça savaşlar oluyor ya da üstümüze binalar yıkılıyor. İmar barışıyla, düzensiz yapılaşmayla, yalanla, talanla, rantla tüm dünyayı paranın kuşattığını görüyoruz. Böyle olunca da doğa bazı şeyleri gelip geri alıyor.

Şairin burada işlevi ne? Şiirin sözcüklerle değil, vicdanla yazıldığını hep söyledim. Vicdan yeryüzünü kucaklayan büyük bir gökkuşağı… Bu bildiri, deprem kayıplarına adanmakla beraber şiirin yeryüzüne yeniden dönebileceğini, hayatımızda şiir diye bir zenginliğin olabileceğini göstermek için. O nedenle kapsayıcı bir bildiri… İnsanın acılarına, yalnızlığa, yabancılaşmaya bakan bir bildiri oldu. Ve elbet bir de tanıklık…”

ÇOK ACI, ÇOK AĞIRDI

Depremin 3’ncü günü deprem bölgesi Antakya’ya giden Köz, tanık oldukları karşısındaki duygularını “Çok acı, çok ağırdı… Ölülerin yakınlarına kefen/ceset torları dağıttık.  Onun acısıyla döndüm. İktidar bloğunun zehirli dillerini de görünce şairler olarak bir basın açıklaması yaptık. 10 şairin imzacı olduğu bir bildiri kaleme aldık” diyerek özetledi.

ŞAİRLERDEN DEPREM BİLDİRİSİ: DÜZEN, ŞER ORTAKLIĞI DÜZENİDİR

Şairler Vicdanı grubu; Mustafa Köz, Orhan Alkaya, Pelin Batu, Ataol Behramoğlu, Şükrü Erbaş, Haydar Ergülen, Tuğrul Keskin, Akif Kurtuluş, Yaşar Miraç ve Ahmet Telli deprem bölgesindeki yıkımı ‘şer ortaklığı’nın sonucu olarak tarif etmişti, şöyle demişti:

“Beton baronlarının saltanatı çöktü, iktidarın sultası başladı. Yıllardır inşaat çetelerine kumdan evler yapsın diye verilen paralar, şimdi İsviçre bankalarına yatırılmak için kaçırılmaya çalışılıyor. Soysuzlar havaalanlarında, sırça köşklerinde yakalanıyor. O sırça köşklerin de iktidarın sınırsız kredileriyle kurulduğunu biliyoruz. Toz duman dağıldığında, yakalanan halk düşmanlarının salıverileceklerini de. Çünkü düzen bir avane düzeni, düzen bir şer ortaklığı düzenidir.

Fotoğraf: Işıl Gülseren

Durum bu denli ortadayken iktidarın OHAL ilan ederek halkı ve bölgeye can suyu taşıyan toplum gönüllülerini baskılamasını, sivil yardım kurumlarına kayyımlar atamasını kendi yetersizliğini, ‘yapamadığını, yetişemediğini, yatıştıramadığını’ onaran toplum vicdanını susturmak istemesini kabul etmiyoruz.”

ŞAİRİN ÖZGÜNLÜĞÜNÜ TARTIŞACAKKKEN, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TARTIŞIYORUZ

Ahmet Telli’nin okuduğu şiir nedeniyle yargılanmasına ilişkin “Ülkenin kara talihiyle ilgili. Yazarın-şairin özgünlüğünü tartışacakken, özgürlüğünü tartışıyoruz. Üstelik yayınlanmış bir kitabından okuduğu şiirler için. Bu, iktidarın korkusu anlamına da geliyor, aynı zamanda bir tür gözdağı ve hepimize parmak sallamak…” diyen Köz, sarayların saltanatına karşı dünyayı ve hayatı kuranların Nazım’ın Büyük İnsanlığı olduğu hatırlatıyor:

“Krallar, padişahlar, saray zabitleri yetiştirmek istiyorlar. Sanki onlar tek başına bütün bir dünyayı yönetiyormuş gibi. Saraylarına kapanıp emir erlerini çalıştırıyor ve her şeyi kendileri yapıyor sanıyorlar. Bir saltanat sürüyor dünyanın her yerinde. Buna karşın dünyayı kuran Nazım’ın Büyük İnsanlığı. İşçiler, yoksullar, öğrenciler, beyaz yakalılar, emeğiyle geçinenler… Mutfakta aşçılar, gemide kamarotlar var, padişahın ayağındaki ayakkabıyı yapan kundura işçileri var. Hayatı kuran/yapan onlar.”

YEDİ KAPILI TEB ŞEHRİNİ KURAN KİM? KİTAPLAR YALNIZ KRALLARIN ADINI YAZAR

Tıpkı Bertol Brecht’in o meşhur şiiri ,‘Bir Okumuş İşçi Soruyor’da olduğu gibi:

“Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?/ Kitaplar yalnız kralların adını yazar/ Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?/ Bir de Babil varmış boyuna yıkılan/ Kim yapmış Babil’i her seferinde?/ Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar/ Altınlar içinde yüzen Lima’nın?/ Ne oldular dersin duvarcılar/ Çin Seddi bitince?

…Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı/ Ama pişiren kim zafer aşını?/ Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam/ama ödeyen kimler harcanan paraları?/ İşte bir sürü olay sana/ Ve bir sürü soru.”

ÇINGIRAKLI SOKAK ŞİİR GAZETESİ: ŞİİRİN, BİRLİKTELİĞİN VE MÜCADELENİN PEŞİNDEYİZ

*Çıngıraklı Sokak şiir gazetesi: 1 Ocak 2023 yılında yayın hayatına başlayan Türkiye’nin ilk ve tek basılı yayınlanan aylık şiir gazetesi. Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Köz’ün gazeteyi birlikte çıkardığı gençlerden biri olan İzel Karaca, ortak çabalarını İsmet Özel’in ‘Bir Yusuf Masalı’ şiirinden bir dizeyle özetliyor:

Eskiler iz sürerdi/ Biz muttasıl arıyoruz yeni insanlar/Arıyoruz âlemin iç yüzünden zihnimize/Yansıyan bir tasarımla gerçeği.

Çıngıraklı Sokak şiir gazetesi, izini sürdüklerimiz aslında. İzleri takip edip, sürdürmeye çalıştığımız şeyler. O yüzden şiirin, birlikteliğin ve mücadelenin peşindeyiz.”

Çıngıraklı Sokak şiir gazetesinin deprem bölgesindeki çocuklar için bir de kampanyası var:  1 defter, 1 kalem, 1 oyuncak…

Handan Deniz, Mayıs ayında deprem bölgesine ulaştıracakları çalışmalarını “Nakit bağış istemiyoruz, insanlardan 1 defter, 1 kalem, 1 oyuncak topluyoruz. Katılmak isteyen diğer gönüllülerle birlikte bunları deprem bölgesine ulaştırmak, çocuklarla atölyeler yapmak, gitmişken onlara hediyeler götürmek,  şiir atölyeleri düzenleyip duygularını ifade edebilecekleri alanlar açmak istiyoruz” diyerek aktarıyor.

Çıngıraklı Sokak şiir gazetesine ulaşmak ya da kampanyalarına destek olmak için: Rasimpaşa Mah. Recaizade Sokak No:64/1A Yeldeğirmeni-Kadıköy/İstanbul  e-posta: [email protected]

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram