Die Welt, Doğu Akdeniz’i yazdı: Erdoğan’ın iktidar ihtirası sınır tanımıyor

Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilimi yazan Alman Die Welt gazetesine göre bu çatışma, "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan güç siyasetinde ne kadar ileri gitmek istiyor ve Yunanistan ona yerini bildirecek mi?" sorusunu gündeme geitirdi.

KRONOS 13 Ağustos 2020 DÜNYA

Türkiye’nin, sismik araştırma faaliyetine başlamak üzere yola çıkan Oruç Reis araştırma gemisi için  Navtex ilan etmesi Doğu Akdeniz’de tansiyonu yeniden yükseltti. Oruç Reis’e askeri donanma eşlik ederken Yunanistan Deniz Kuvvetleri’ne ait gemiler de Akdeniz’e açıldı ve donanma kırmızı alarm durumuna geçirildi.

Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan’ı karşı karşıya getiren gerginlik Avrupa Birliği ülkeleri tarafından da yakından takip ediliyor. Almanya’da yayınlanan Die Welt gazetesinde, konuya ilişkin Alfred Hackensberger imzalı uzun bir makale yayınlandı.

“Akdeniz’de gerginlik – Erdoğan’ın iktidar talebi sınır tanımıyor” başlıklı makalede şu ifadelere yer verildi.

“Oruç Reis yine yolda. Adını Osmanlı İmparatorluğu’nun efsanevi bir amiralinden alan 86 metre uzunluğundaki Türk araştırma gemisi, Doğu Akdeniz’de gaz ve petrol yatakları arıyor. Gemideki teknik ekipman, deniz tabanının 15 bin metre derinliğe kadar sismik olarak araştırılmasına imkân tanıyor. Geminin ikinci araştırma yolculuğunun 23 Ağustos’a kadar sürmesi gerekiyor. Ancak, bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsiz. ‘Oruç Reis’in ilk görevi, üç hafta önce iptal edilmek zorunda kalındı. Ve bugün durum, gemiyi Antalya limanına dönmeye zorlayan o zamanki duruma benziyor.

Yunan Donanması, pazartesi günü Milli Güvenlik Konseyi’nin acil bir toplantısının ardından alarma geçti: Bazı savaş gemileri Oruç Reis’in açıklarında seyrettiği Yunan adası Meis’e doğru, diğerleriyse Kıbrıs’a doğru yola çıktı. Zira orada da Türkiye, bir gemisiyle doğalgaz arıyor. Türkiye, gemilerini birkaç fırkateynle koruyor, bölgeye ek savaş gemileri de sevk edildi.

‘YUNANİSTAN ERDOĞAN’A YERİNİ BİLDİRECEK Mİ?’

Akdeniz’de bir gerilim tehdidi yaşanıyor ki bu gerilim, sadece ham maddelerle değil, aynı zamanda çok önemli bir jeopolitik soruyla da ilişkili: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan güç siyasetinde ne kadar ileri gitmek istiyor ve Yunanistan ona yerini bildirecek mi?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Doğu Akdeniz’deki Fransız askeri varlığını geçici olarak güçlendireceğini duyurdu. Macron, Elysée Sarayı’ndan duyurduğu üzere, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ile yaptığı telefon görüşmesinde buradaki gerilimden duyduğu endişeyi dile getirdi. Bu kaygılar, Türkiye’nin petrol üretimi konusundaki tek taraflı kararlarından kaynaklanıyor ve sona erdirilmesi gerekiyordu.

Erdoğan, buna karşılık Yunanistan’ı kötü niyetli olmakla suçladı, ancak aynı zamanda müzakere çağrısı da yaptı. Erdoğan Perşembe günü Ankara’da, “Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de gösterdiği tavır sinsice” dedi. Ancak şunu da vurguladı: “Doğu Akdeniz’de çözüme giden yol diyalog ve müzakerelerden geçer.” Aslında Erdoğan, Perşembe günü Başbakan Angela Merkel’i aramak istiyordu. Merkel, gaz anlaşmazlığına Temmuz ayında aracılık etmişti.

‘YUNANİSTAN VE TÜRKİYE KILIÇLARINI SALLIYOR’

O sırada, iki NATO ülkesinin gemileri ilk defa tehlikeli bir şekilde birbirine yaklaşmıştı. Ancak Merkel’in müdahalesi silahlı bir çatışmayı engellemişti. Şansölye, Türk Devlet Başkanı ve Yunanistan Başbakanı Mitsotakis ile telefon görüşmeleri aracılığıyla arabuluculuk yaptı. Türkiye daha sonra gaz aramalarını durdurdu. Her iki NATO ülkesi de bir diyalog üzerinde anlaştı. Fakat şimdi Türkiye ve Yunanistan, savaşa hazır olduklarının sinyalini vererek kılıçlarını tekrar sallıyor. Bunun, buraya gelmesinin birkaç nedeni var.

Atina, Türkiye’nin Yunan adaları etrafında doğalgaz aramasını yasadışı olarak görüyor, çünkü bu bölge AB Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne (MEB) ait. Yunanistan, Türkiye’nin eylemlerini kınayan ve Ankara’dan bunları durdurmasını isteyen AB’nin haklı olduğunu düşünüyor.

(Alman) Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı gibi, Federal Hükûmet ayrıca “bu noktada daha fazla sismik araştırmanın yanlış olduğunu” düşünüyor. Ama Türkiye bunu pek umursamıyor. Türkiye’nin bakış açısına göre, gerçi Girit gibi adaların karasuları var ama özel ekonomik bölgeleri yok. Türkiye açısından, Yunanistan ile Mısır arasında bir hafta önce imzalanan Akdeniz anlaşması da hükümsüz.

Kahire tarafından – uluslararası deniz hukukuna göre – söz konusu adaların böyle bir bölgeye sahip olduğu kabul ediliyor. Türkiye Enerji Bakanı Fatih Dönmez Pazartesi günü Twitter’da, “Türkiye’nin enerji bağımsızlığı için Akdeniz ve Karadeniz’deki faaliyetlerimiz aralıksız devam edecek” dedi.

Buna karşılık Ankara, geçen sonbaharda Libya ile imzaladığı Akdeniz’de doğalgaz ve petrol aranmasına ilişkin anlaşmada ısrar ediyor. Ancak, Atina için Türk-Libya mutabakatı, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın açıkça belirttiği gibi, yine “çöp.”

‘ERDOĞAN KENDİNİ PADİŞAH GİBİ SUNDU’

İlk bakışta, iki komşu ülke arasında Akdeniz’deki kaynaklar konusunda kafa karıştırıcı ve acı bir anlaşmazlık var gibi duruyor. Esasen, anlaşmazlığın nedenleri daha derin. Yunanistan, elbette neo-Osmanlı İmparatorluğu kurmak isteyen Erdoğan’ın emperyalist güç politikasına karşı kendini savunuyor.

(Erdoğan da) geçenlerde Ayasofya’yı camiye çevirerek bunu doğruladı. Erdoğan kendini bir padişah gibi sundu. Türkiye’de ‘yeni bir dönem’ başladığını söyledi; ülkesi, gelecekte bölgede lider ülke olarak baskın bir rol oynayacaktı. Fakat bu, Atina’nın tam olarak önlemek istediği şey.

Bunun için küçük Yunanistan’ın güçlü müttefiklere ihtiyacı var. Mısır zaten Akdeniz Anlaşması yoluyla aynı gemide. Bundan önce de Yunanistan, Türkiye’yi – Mısır’ı olduğu gibi – çokça eleştiren İsrail ile ilişkilerini yoğunlaştırdı.

Yunanistan durumun ciddiyetini kabul etti. Doğu Akdeniz’i çevreleyen ülke, şu anda bir güç politikasına girmezse er veya geç kaybedecek. Türkiye yıllardır komşusunun çıkarlarına saygısıca zarar veriyor. Örneğin, 1974’ten beri Kıbrıs adasının bazı kısımlarını işgal etmiş durumda ve buradan vazgeçmeyi düşünmüyor. Erdoğan bu yılın başında bir kez daha on binlerce mülteciyi Yunanistan sınırına göndererek bir ay süren bir krize yol açtı.

Ayasofya’nın camiye dönüşmesi, Yunanistan’ın kültür kalbine saplanan bir bıçak, Ortodoks Kilisesi ve inananlarına bir hakaretti. Türkiye’nin Akdeniz’deki yeni ihtirasları, Ankara’nın hegemonik planında, bulmacanın sadece bir parçası ve bu ihtiraslar sınır tanımıyor gibi görünüyor.

Yunanistan, bu direnişte şimdi Mısır’da kendine uygun bir ortak buldu. Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi’ye göre, Türkiye’nin dış politikası varoluşsal bir tehditle eşdeğer. Al-Sisi, Erdoğan’ı ve hükümetini uluslararası alanda cömertçe destekleyen İslamcı Müslüman Kardeşler’in sert bir rakibi. Dolayısıyla Türkiye’nin binlerce Suriyeli paralı asker gönderdiği komşu Libya’nın, nefret edilen Müslüman Kardeşler’in yeni merkezi olması Mısır Cumhurbaşkanı için bir kabus olur.

Mısır daha önce bu İslamcı örgütün merkeziydi ve örgüt kendi saflarından Muhammed Mursi’yi başkan bile çıkardı. Ancak Sisi, 2013’te askeri bir darbeyle onu devirdi ve binlerce Müslüman Kardeşler taraftarı parmaklıkların ardına girdi. Ancak, bu organizasyon yeniden bir tehdit haline gelebilir. Mısır bu nedenle açıkça Türkiye karşısında konumlanıyor; bir ay önce parlamento Libya’ya askeri müdahaleyi onayladı. Türkiye’nin Libya’daki nüfuzunu genişletmesi halinde, Sisi de Mısırlı askerleri kullanmak istiyor.

Mısır, Yunanistan’ın tek yeni müttefiki değil. Birkaç aydır Atina da İsrail’le ilişkilerini güçlendiriyor. Ocak ayında iki ülke, Doğu Akdeniz’deki yataklardan Avrupa’ya doğal gaz nakletmek için 1900 kilometrelik bir boru hattı için sözleşme imzaladı. Projenin değeri 6 milyar dolar.

(İki ülke) askeri olarak da yaklaşıyor. Yunanistan, İsrail‘den insansız hava araçlarını alıyor, İsrail hava kuvvetleri de ülkedeki askeri tatbikatlara katılıyor. Modern İsrail F-35 savaş uçakları Yunan donanmasını tamamlıyor. Öte yandan İsrail, zayıf bir donanması olduğu için Yunan savaş gemisi filosunun korumasını kullanıp bundan faydalanabilir. Yani Yunanistan ve İsrail birbirini tamamlayabilir ve Akdeniz bölgesinde ciddi bir güç faktörü haline gelebilir.

Atina ile Kudüs arasındaki bağlantı tesadüf değil. İsrail’in Türkiye ile ilişkileri yıllardır kötü, Erdoğan Filistinlilere verdiği desteği gizlemiyor ve İsrail’e saldırmak için her fırsatı kullanıyor.

İsrail karşıtı duruş ve Filistin, Türk dış politikasının önemli bir parçası. Örneğin, Türk hükümeti Gazze Şeridi’ndeki kökleri Müslüman Kardeşler’e dayanan radikal İslamcı Hamas’ı destekliyor. Erdoğan, Ayasofya’nın dönüşümü vesilesiyle televizyonda yaptığı konuşmada, bunun Kudüs’teki El Aksa camisinin kurtuluşu yolunda önemli bir adım olduğundan söz etti.

Yunanistan, Türkiye karşısındaki konumunu güçlendirmek için NATO’dan da destek arıyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Ekim ayında Atina’da bir askeri işbirliği anlaşması imzaladığından beri, ABD anakaradaki Yunan askeri üslerini ve aynı zamanda Girit gibi adalardaki Yunan askeri üslerini giderek daha fazla kullanıyor. Türk medyasının, Temmuz ayında Akdeniz’de yenilenen Amerikan-Yunan askeri tatbikatlarından şikayet etmesine şaşmamalı: Washington ve Ankara arasındaki ilişki zarar görebilirdi ve ABD, Yunanistan’ın elini bıraksa iyi olurdu.

Amerika Birleşik Devletleri da kısa süre önce ‘Oruç Reis’ araştırma seferi hakkında tepki verdi ve bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü aracılığıyla bunun “bölgedeki gerginliği artırdığını” duyurdu; Türkiye bu tür operasyon planlarının tümünü durdurmalıydı. Akdeniz’deki güç mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor. (KRONOS DÜNYA)

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram