Depremzedeler yasal haklarını nasıl aramalı?

Deprem bölgesi toplu bir suç mahalli gibi adeta. Peki, gerçekleşen can ve mal kayıplarının sorumluları kimdedir? Bu sorumluluğun tespiti için neler yapılmalı, hangi hukuki yollara nasıl başvurulmalıdır? Kimler şikayetçi olabilir? Tazminat davalarında neler talep edilebilir? İşte izlenmesi gereken hukuki yollar....

KRONOS 28 Şubat 2023 GÖRÜŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgesine müdahalede geç kalındığını itiraf etti ve depremzedelerden 'helallik' istedi.

AVUKAT FİKRET DURAN YAZDI…

Türkiye’nin 6 Şubat 2023 sabahında büyük bir deprem felaketiyle uyanmasının ardından, artçıların yanı sıra her deprem sonrası olağan hale gelen tartışma tekrarlanıyor:

Kayıpların sebebi kader mi, çarpık yapılaşma mı?

Sorumlu olanlar hesap verecek mi, siyasi irade yine göstermelik yargılamalarla üstünü mü örtecek?

Deprem, Allah’tan gelen bir afet olsa da kayıpların büyüklüğünün mevzuata aykırı yapılaşmadan kaynaklandığı inkâr edilemez bir gerçek. Zemini iyi etüt etmeyen, kalitesiz beton ve yetersiz demir kullanan, ucuz işçiliğe kaçan, aç gözlü ve hileli davranan müteahhitlerin yanı sıra onay ve denetim görevlerini yapmayarak bütün bunlara çanak tutan kamu görevlilerinin ağır kusur ve sorumlulukları bulunmakta. Hukukun alanına giren işte bu rant düzeni, açgözlülük, ihmal ve hileler ve bunların sebep olduğu zararlardır.

Peki, gerçekleşen can ve mal kayıplarının sorumluları kimdedir?

Bu sorumluluğun tespiti için neler yapılmalı, hangi hukuki yollara nasıl başvurulmalıdır?

Depremde zarar görmüş kişilerin yapacağı hukuk mücadelesi, yargının birden çok alanını ilgilendiriyor. Sorumluların cezalandırılmasına yönelik Ceza Yargılamaları ve uğranılan zararın telafisine yönelik Tazminat Davaları başat rol oynar.

Ceza Yargılamaları: Suç duyurusu yapılması

Deprem mağdurlarının hiç vakit kaybetmeden atması gereken ilk adım, kusur ve sorumlulukları bulunanların cezalandırılmasına yönelik suç duyurusu yapılmasıdır.

Ceza yargılamamızda kusur sorumluluğu esası kabul edilmiştir. Yani fail olarak değerlendirilen kişiler, kusurlu davranışları ortaya konulması halinde cezalandırılacaktır.

 Kimler şikayetçi olabilir?

 Depremde yakınını kaybetmiş kişiler, yaralanmış kişiler ve depremde taşınır ve taşınmaz malları zarar görmüş kişiler şikayetçi olabilirler. Bu kişilerin avukatları da savcılığa yapacakları başvuru ile şikayetçi olabilirler.

Savcılık re ‘sen soruşturma yürütecek olsa da mağdurların ayrıca şikayetçi olması önem taşımaktadır. Zira şikayetçi olunması halinde;

  • Savcılıkça soruşturma sonunda takipsizlik kararı verilmesi durumunda bu karara karşı 15 gün içinde, Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz etme hakkı kazanılır. Şikayetçi olunmadığı takdirde, itiraz hakkı da olmayacaktır.
  • Aynı şekilde, savcılıkça ceza davası açılması durumunda, yargılama sırasında suçtan zarar görmüş olunması nedeniyle şikayetçinin davaya katılma/müdahale hakkı olacak, bu da sanıkların beraat etmesi veya hak ettiklerinden daha az cezaya çarptırılması durumunda kararı temyiz etme hakkı sağlayacaktır.

Şikâyet nereye yapılmalı?

Şikâyet, depremin gerçekleştiği yer Cumhuriyet Savcılığı’na verilecek şikâyet dilekçesi ile yapılabilir. Mağdur başka bir şehre gitmişse, depremin gerçekleştiği yer savcılığına gönderilmek üzere bulunduğu yerdeki Cumhuriyet Savcılığına da başvuru yapılabilir.

Cumhuriyet Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verirse, 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz yolu açıktır. İlgili Sulh Ceza Hakimliği’nin itiraz üzerine ret kararı vermesi durumunda 30 gün içinde Anayasa Mahkemesi’ne, buradan da ret kararı verilirse 4 ay içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılabilir.

Hangi deliller önemli?

Delillerin toplanması görevi savcılık makamlarına aittir. Zaman darlığı ve depremin çok geniş bir coğrafyada gerçekleşmesi delillerin toplanmasını güçleştirir. Bu nedenle şikayetçi ve avukatların toplayacağı delillerin savcılık makamı ile paylaşması adaletin tesisine önemli katkı sağlar.

Enkazlar kaldırılmadan önce -mümkünse- bilirkişi eşliğinde alınan beton, demir, kiriş ve kolon numuneleri, bunlara ait fotoğraf ve video kayıtları, internet ortamındaki koordinatlardan bulunarak fotoğraflanan uydu görüntüleri, sosyal medyada ve açık kaynaklarda paylaşılan haber, fotoğraf ve videolar, depremden önceki tarihlerde o bölgenin deprem riski taşıdığına dair rapor, haber ve makaleler, inşaatlara ilişkin denetim ve yapı ruhsatları, yapılara ait eser, satış ve kira sözleşmeleri, imar affı veya benzer idari düzenlemeleri gösteren dokümanlar ve tanık beyanları delil değeri taşır.

Kimler hakkında şikayetçi olunabilir?

Faillerin tespitinde deprem gerçekleşmeden önce kusuru olan ve deprem yaşandıktan sonra kayıpların büyümesinde kusuru bulunanlar şeklinde ayrıma gidilebilir.

Birinci grupta sorumluluğu bulunanlar; müteahhitler, mühendisler, yapı denetçiler, inşaatları gereği gibi denetlemeden ruhsat veya yapı kullanma izni veren belediye ve bakanlık görevlileri, imar affı ve idari düzenlemelerle çürük yapılarda insanları oturmaya teşvik eden idareciler, kusuru bilmesine rağmen saklayarak satış yapan önceki malik veya kusuru bilmesine rağmen gizleyerek kiraya veren ev sahipleridir.

Deprem gerçekleştikten sonraki kayıplarda ise; ihmal, ayrımcılık veya idari kararları ile müdahalede geç kalınmasında, müdahalenin bilimsel ve teknik kurallara aykırı yapılmasında doğrudan veya dolaylı kusuru bulunan kamu görevlileri şüpheli olarak gösterilebilir.

Kamu görevlileri hakkında soruşturma yürütülmesi idari izne bağlıdır. Savcılık, kamu görevlisinin çalıştığı kuruma yazı yazarak soruşturma izni verip verilmediğini sorar. Olumlu cevap gelirse soruşturmayı sürdürebilir. İdari makam tarafından soruşturma izni verilmemesi veya işleme koymama kararlarına karşı şikayetçinin Bölge İdare Mahkemesi veya Danıştay’a kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde itiraz etme hakkı bulunmaktadır.

İşlenen Suçlar:

Gerçekleşen ölümlerle ilgili; deprem kuşağında olan bölgelerde, göz göre göre mevzuata ve yapı tekniğine aykırı şekilde güvensiz inşaatlar yapılarak ölüme davetiye çıkarılmasındaki kusur, “kasten adam öldürme”, kasten adam öldürmenin alt basamağında yer alan “olası kasıt” ve “bilinçli taksir” olarak karşımıza çıkıyor. Gerek 2011 yılındaki Van Depreminden sonra yapılan yargılamalar, gerekse 6 Şubat depremi sonrasında müteahhitlerin tutuklanma gerekçeleri yargı makamlarının da eylemi bu şekilde yorumladıklarını gösteriyor. Türk Ceza Kanunu’nun göre olası kasıtla öldürme halinde 20 yıl, bilinçli taksirle öldürme halinde ise 15 yıl ceza verileceği düzenlenmektedir.

Yaralanma durumunda faillerin kusurunun ağırlığı ile orantılı olarak; Kasten veya taksirle yaralama ve kamu görevlileri açısından görevi kötüye kullanma suçları oluşur.

Menkul ve gayrimenkullerin zarar görmesi durumunda; Mala zarar verme ve kamu görevlileri açısından görevi kötüye kullanma suçları oluşur.

Yaralama ve zarar verme suçları şikâyete bağlı olduğundan 6 aylık hak düşürücü zamanaşımına tabidir. Bu nedenle 6 aylık sürenin aşılmaması önem taşımaktadır.

Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

Deprem mağdurları suç duyurusu yapmanın yanı sıra maddi ve manevi tazminat davası da açabilirler. Meydana gelen zararın deprem sebebiyle yıkılan, ayrılan, düşen yapı eserinden kaynaklanması ve bu yapının bilimsel, fenni ve teknik kurallara aykırı yapılmış olduğunun ortaya konması gerekir. Suç duyurusu bölümünde bahsedildiği gibi, faillere açılabilecek tazminat davalarında, zarar ile binanın ayıplı yapılması arasında nedensellik bağının ortaya konması önem taşır.

Kimler dava açabilir?

Ölüm gerçekleşmesi durumunda ölenin yasal mirasçıları, ölenin yakınları, ölenin bakmakla yükümlü olduğu ve ölüm nedeniyle bundan mahrum kalan kişiler, yaralanma durumunda beden bütünlüğü bozulmuş kişiler, taşınır veya taşınmaz malları kısmen veya tamamen zarara uğramış kişiler tazminat davası açabilirler.

Tazminat davasıyla neler istenebilir?

Defin ve cenaze giderleri, tedavi ve bakım giderleri, çalışılamayan süreye ilişkin kazanç kayıpları, ölüm veya çalışamama nedeniyle yükümlü olunup da karşılanamayan maddi destekler, kısmen veya tamamen zarar gören taşınır ve taşınmaz mallar nedeniyle uğranılan kayıplar veya bunlara ait değer kayıpları için tazminat davaları açılabilir.

Dava açma süresi

Tazminat davalarında, dava zaman aşımı süresi kusur oranına göre değişir. Satıcı veya müteahhidin ağır kusur veya ihmali bulunması durumunda zamanaşımı süresi 20 yıl olarak hesaplanır. Bu süre, ağır kusur yoksa taşınmazlar için 5 yıl, taşınırlar için 2 yıldır. Dava, sigorta sözleşmesine dayanıyorsa aynı şekilde 2 yıllık bir zamanaşımı süresi söz konusudur.

Zarar, cezayı gerektiren bir fiilden dolayı gerçekleşmişse, tazminat davası da o cezanın gerektirdiği zamanaşımı süresine tabidir. Örneğin zarar, “olası kasıtla öldürme” nedeniyle oluşmuşsa 20 yıl, “bilinçli taksirle öldürme” nedeniyle oluşmuşsa on beş 15 yıllık zamanaşımı süreleri söz konusudur.

Yetkili ve Görevli Mahkeme

Yetki yönünden kusurlu yapının satıcına, müteahhide ve sigorta şirketine açılacak tazminat davalarında davalıların yerleşim yeri veya depremin olduğu yerdeki hukuk mahkemeleri yetkilidir.

Görevli mahkeme ise; binalar için satış sözleşmesi, eser (yüklenicilik) sözleşmesi ve sigorta sözleşmesine dayanılıyorsa Tüketici Mahkemesi, kira sözleşmesine dayanılıyorsa Sulh Hukuk Mahkemesidir. Ticari davalarda Ticaret Mahkemeleridir.

Tüketici Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görevlidir.

Müteahhite, mimara, denetleyen mimar veya mühendise, yapı denetim firmasına ya da yapı sahibine karşı açılacak dava haksız fiil hükümlerine dayanıyorsa, davacının veya davalının yerleşim yerindeki veya depremin olduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesinde görevli mahkemedir.

Veraset ilamı alınması

Depremde ölen kişinin mirasçıları mirasçılık sıfatını ispat edebilmek için, ölümün nüfus siciline kaydından sonra Noterden veya ölen kişinin ikamet ettiği yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilamı almaları gerekir. Ölenin tarafı olduğu davaların takibi için de veraset ilamı alınması gerekmektedir.

Cesede ulaşılamamış fakat enkaz altında öldüğü düşünülüyorsa, ölümüne kesin gözle bakılması durumunda ölüm karinesi hükümleri uygulanır. Bu durumda, öldüğü varsayılan kişinin yakınları dilekçe ile nüfus müdürlüğüne başvurması gerekir.

Mirasçılar, mirası reddetmek istiyorsa ölümden veya ölümün öğrenilmesinden itibaren 3 ay içinde, ölen kişinin yaşadığı Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak redd-i miras talebinde bulunulabilir.

Tam ölüm zamanının tespiti mirasçılık hakkının oluşmasında büyük önem taşıdığından buna yönelik olarak otopsi yapılması önem taşımaktadır. Aynı aileden birden fazla kişinin ölmesi halinde, kimin daha önce öldüğü tespit edilemezse, birlikte öldüğü var sayılır.

Son söz

Deprem bölgesi toplu bir suç mahalli gibi adeta. Enkazı alelacele kaldıran iş makinaları, aslında alelacele delilleri karartıyor. Verilecek hukuk mücadelesinin başarısı delillerin karartılmadan toplanmasından geçecek gibi görünüyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram