Türkiye’de “örgüt propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamalarıyla yargılanan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel, hem dava sürecini hem de Türk siyasetinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Alman kamu televizyonu ZDF’in “Morgenmagazin” adlı programına konuk olan Yücel, İstanbul seçimlerinden sonra Türkiye’de ortaya çıkan siyasi tablonun Erdoğan’ın göründüğü kadar güçlü olmadığını gözler önüne serdiğini söyledi.
Yücel, “Erdoğan sanıldığı kadar güçlü değil, pek çok insan artık bıktı, ekonomik durum kötü, ayrıca AKP ya da Erdoğan’ın artık o hep faydalandığı demokratikleşme, AB üyeliği, ilerleme ve refah gibi büyük söylemleri, anlatabileceği hikayeleri de kalmadı…” dedi.
Türkiye’de hakkındaki yargı süreci süren ve Salı günü görülen duruşması 17 Ekim tarihine ertelenen Yücel, dava süreci hakkında da görüşlerini paylaştı.
Program sunucusu, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), maruz kaldığı hak ihlali nedeniyle kendisine 3 bin 800 euro manevi tazminat ödenmesine hükmettiğini hatırlatarak, “Sizin için paranın çok önemli bir etken olduğunu düşünmüyorum ama bu hukuki zafer yaşadığınız onca şey sonrası önemli olmalı” dedi.
Sunucunun sorusu üzerine Yücel, “Gayet tabii ki… ama geç kalan adalet, adalet değildir. Başvurumuzdan iki yıl sonra bu karar çıktı. Karar o dönem alınsaydı işte o zaman bu büyük bir zafer olurdu. Ama o dönem hakimler bu cesareti ortaya koyamadı” cevabını verdi.
AYM’nin tutuklanmasının hukuki olmadığına hükmettiğine dikkat çeken Yücel, “Bu vesileyle yaptığı gerekçelendirmede, hakkımdaki iddianameyi de yerle bir etti. Bu gerçekten de sadece benim için değil basın özgürlüğü bağlamında da çok iyi bir karar” değerlendirmesini yaptı.
Bununla birlikte Yücel, AYM’nin kendi başvurusuna benzeyen diğer başvurular konusunda tamamıyla zıt kararlar açıkladığına işaret ederek şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi, Türk meslektaşlarımın benzer başvuruları hakkında son dönemde aldığı kararlarda bambaşka hükümler verdi. Örneğin, benim konuştuğum PKK lideri ile söyleşi yapan arkadaşım ve meslektaşım Ahmet Şık hakkındaki kararda özetle ‘bu tür insanlarla konuşanlar terör propagandası yapıyor’ denildi. Bende ise, bunun gazetecilik olduğu ve suç teşkil etmediği belirtildi… Bu nedenle sadece benim hakkımdaki karar dikkate alınarak Türkiye’de artık yeniden hukuk devletinin işlediği sonucuna varılamaz.”
DW Türkçe’nin aktardığına göre, bu arada Deniz Yücel, Şubat ayında Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımdan ötürü yeni bir yargılama süreciyle karşı karşıya kalabileceğini duyurdu.
Yücel attığı bir tweet yüzünden savcı Hasan Yılmaz’ın kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıklarken, “Beni bir yıl iddianamesiz hapiste tutan, abuk-subuk ‘iddianamesi’ AYM tarafından paramparça edilen bu arkadaş sonunda karşımda mağdur olmayı başarmış. Ne utanmazlık bu!” görüşünü dile getirdi.
Deniz Yücel’in, “Örgüt propagandası yapmak” ve “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” iddialarıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşması İstanbul 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görüldü. Yücel’in katılmadığı duruşmada avukatı Veysel Ok, Anayasa Mahkemesi’nin Yücel hakkında verdiği ihlal kararının dosyaya gönderildiği belirtildi.
Veysel Ok, “AYM kararından sonra davanın bittiği kanaatindeyiz. Kararda tüm ihlaller detaylıca yer alıyor. Kanaatimizce davanın beklenecek bir hususu kalmamıştır. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği açıkça belirtilmiştir. Bu durumda istinabe talebinin akıbeti beklenmeden mahkemece beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.
İddia makamı, dosyadaki eksik hususların giderilmesini istemişti.
Mahkeme heyeti verdiği kararında, Yücel için yazılan istinabe evrakına verilen cevabın beklenilmesine karar vererek, duruşmayı 17 Ekim’e ertelemişti.
