FİKO bahane, Merkez Bankası’na çöktüler

Fiyat İstikrarı Komitesi (FİKO) kararı bir kere daha göstermiştir ki hükûmet piyasa sistemine piyasa dışı metotlarla müdahalede ısrarcı olacak. Polisiye tedbirlerin ekonomik sonuçları hep ağır olmuştur, FİKO kararının da sonuçları ağır olacak.

TURHAN BOZKURT 30 Haziran 2021 YAZARLAR

Hükûmet siyasi ya da iktisadi krizin temeline inmek yerine vitrini süslemekle meşgul. Neredeyse her mesele için müstakil bakanlık, ihtisas komisyonu ya da hususi komite kurarak krizin aşılacağı zannediliyor. Son misal Fiyat İstikrarı Komitesi (FİKO).

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre enflasyonu düşürmek için FİKO kuruldu.

Komiteyi şu üyeler teşkil edecek: Hazine ve Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Ticaret Bakanı, Strateji ve Bütçe Başkanı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı.

Komite lüzum görmesi hâlinde ilgili sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerini toplantılara davet edebilecek.

FİKO ENFLASYONU DÜŞÜREBİLİR Mİ?

FİKO’nun kuruluş gayesi ne? Erdoğan’ın imzaladığı karara göre FİKO, para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdümü gözetmek suretiyle fiyat istikrarını sağlamaya yönelik yapısal politika teklifleri geliştirecek.

Fiyat istikrarını tehdit eden riskleri takip edecek ve alınması gereken tedbirleri belirleyecek, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasını sağlamaya yönelik kararlar alacak.

Kamu tarafından belirlenen ya da yönlendirilen fiyatların, fiyat istikrarı odağında uygulanmasını sağlamaya yönelik kararlar almak da bir diğer hedef.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre mayıs sonu itibarıyla tüketici fiyatları (TÜFE) yüzde 16,5. Üretici fiyatları (ÜFE) ise yüzde 32. Türkiye “yüksek enflasyon” liginde ilk 10 ülkeden biri. Sokaktaki insanın ölçtüğü gerçek enflasyon ise yüzde 40-50 civarında.

Türkiye indirilmiş hâliyle bile Almanya’daki enflasyonunu 10 katından fazla bir enflasyonla boğuşuyor.  Sürpriz mi? Elbette değil.

Ürettiğinden fazla tüketmenin ve talimatla dağıtılan ucuz kredilerle elde edilen büyümenin, bütçe açığını kapatmak için karşılıksız para basmanın tabii bir neticesi ile yüzleşiyoruz.

 

Zahiren parlak bir fikrin mücessem hâle gelmesi gibi görünse de işin aslı öyle değil.

31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimi’nden evvel domates, salatalık ve biber fiyatlarını düşürmek için kurulan tanzim satış çadırları enflasyonu ne kadar düşürmüşse FİKO da enflasyonu o kadar düşürebilir.

Zira üretim maliyetleri düşürülmeden ve Türk Lirası’nın mum gibi erimesine çare bulunmadan değil FİKO, Enflasyon Bakanlığı kurulsa çare olmaz, olamaz.

1970’Lİ YILLARDA OLDUĞU GİBİ KARABORSA YENİDEN HORTLAYABİLİR

1970’li yıllarda Fiyat Kontrol Komitesi’nin gazyağı, tüp ve margarin kuyruklarının müsebbibi olduğunu iktisatçılar haricinde kimse telaffuz edemez. Zira popülist siyasetçiler arz-talep ilişkisinin masa başı kararlarla yönlendirilemeyeceğini kabul etmek istemiyor.

O dönemde fiyat artışı talepleri komiteye arz ediliyordu. Komite talepleri inceledikten sonra ya onaylıyor ya reddediyordu. Bazen kısmen değiştirerek onay veriyordu. Piyasaya dönük siyasi müdahalenin yan tesirleri ekonomiyi komaya soktu.

Komitenin kararları yüzünden karaborsa hortladı. İkili fiyat sistemi vatandaşın belini büktü. Türkiye’yi 24 Ocak 1980 kararlarını almak mecburiyetinde bırakan buhranlı yılların akabinde Fiyat Kontrol Komitesi ve ithal ikamesi gibi müesseseler lağvedilmiş ve yeniden piyasa sistemine geri dönülmüştü.

Son karar Türkiye’yi 50 yıl geriye götürdü. Daha hazini ise “faiz sebep, enflasyon netice” gibi kerameti kendinden menkul bir tezi alkışlayan iktisatçılar Merkez Bankası Başkanlığı ile taltif ediliyor.

MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZLIĞI’NIN ÜZERİNE BETON

Merkez Bankası demişken… FİKO’da 6 bakan ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı’nın yanında 8’inci sandalye Merkez Bankası için tahsis edilmiş. TCMB’nin özerkliği zaten ortadan kalkmıştı. Son kararla özerkliğin üzerine beton döküldü. Nitekim Merkez Bankası Kanunu’na göre “fiyat istikrarını sağlamak” TCMB’nin göreviydi.

Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeler doğrultusunda veri bankasından elde ettiği sonuçları dikkate alarak para politikası araçlarını siyasetten bağımsız bir şekilde kullanması gereken TCMB artık Saray’a bağlı başkanlıklardan birine dönüştü.

Resim

Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen üniversitelerinden Johns Hopkins Üniversitesi’nde iktisat dersleri veren Profesör Steve Hanke’nin grafiğine göre TL değer kaybetmeye devam edecek.

Rezerv yetkisini herhangi bir kanun değişikliği olmaksızın Hazine’deki “Bizim Çocuklar” diye bilinen ithal bürokratlara havale eden ve 128 milyar dolar tutarındaki döviz rezervini arka kapıdan yandaş holding, banka ve şirketlere aktaran TCMB için şaşırtıcı bir sonuç değil.

Serbest piyasa tepeden tırnağa kurallarına riayet edilirse serbest piyasa olabilir. Üretimi, tüketimi, dış ticareti arz ve talep kuralları belirler. Devletin müdahil olması gereken bir saha vardır o da haksız rekabet ve monopol piyasa gibi eğilimleri izin vermemektir.

DEVLETİ ELE GEÇİRENLER MALA ÇÖKÜYOR

Gelin görün ki devlet olması gereken yerde bambaşka bir maksatla bulunuyor. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in ifşa ettiği kirli ilişkiler yumağı bizzat devlet imkânları kullanılarak haksız rekabete yol açıldığını, anayasanın teminat altına aldığı mülkiyet hakkının yerle bir edildiğini gösteriyor.

Bakanlardan Emniyet müdürlerine, Cumhurbaşkanı danışmanlarından hâkim-savcılara, gazetecilerden işadamlarına varıncaya kadar bir avuç türedinin gözüne kestirdikleri şirketlere nasıl çöktüklerini “Narcos Türkiye” dizisini seyreder gibi seyrediyoruz.


 

Enflasyonu fiyatlara müdahale yoluyla çözme gibi beyhude bir uğraş yerine üretimi desteklemek, üretimin içindeki yüksek teknolojinin payını yüzde 3’ten yüzde 20’lere çıkarmak için bir yerden başlamak daha rasyonel bir karar olurdu.

Merkez Bankası’na talimatla faiz indirimi yaptırmak, kamu bankalarına yeşil listedekilere piyasa şartlarının altında bir faiz oranıyla kredi tahsis ettirmek serbest piyasanın sadece isminin kaldığını göstermeye yeter de artar.

FİKO kararı bir kere daha göstermiştir ki hükûmet piyasa sistemine piyasa dışı metotlarla müdahalede ısrarcı olacak. Polisiye tedbirlerin ekonomik sonuçları hep ağır olmuştur, FİKO kararının da sonuçları ağır olacak.

—————————–

İletişim için:
[email protected]
Twitter: @turhanbozkurTV

YouTube: https://www.youtube.com/turhanbozkurt

Facebook: https://www.facebook.com/TurhanBozkurt/

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com