Basın özgürdür, sonuçlarına katlanmak kaydıyla…

Basında Aknoz Paşa'yı anmaktan Muharrem İnce'nin hatırlattığı özgürlüğe, kendi zencilerini unutmaktan Zindaşti'ye yazılan mektuba...

KRONOS 31 Mayıs 2020 PODCAST

Miyase İlknur, Cumhuriyet:İşte bugün Cumhuriyet’in birinci sayfası da DP iktidarı ve darbe dönemlerinde basına uygulanan baskının bir benzerini yaşadığımızın kanıtıdır. Sabah akşam “darbe” lafını dilinden düşürmeyen ve bu kavram üzerinden mağduriyet devşirmeye çalışan iktidar, gazetecilere haberlerinden dolayı hükmettiği yargı eliyle hapis cezaları vermekte, Basın İlan Kurumu kendini yargı yerine koyarak beğenmediği haber ve yorumları yayımlayan gazetelere ilan kesme cezası ugulamakta ve örneğini yukarıda gördüğünüz gibi belgeli, kanıtlı haberlere yargı eliyle “yalan haber” muamelesi çekip, aynı haber için birden çok tekzipler göndermektedir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta vakıf arazisine kaçak pergola ve şömine yaptığı için İBB tarafından kaçak eklentilerin yıkılmasını haberleştirdiğimizden gönderildi tekzipler. Haber nedeniyle arkadaşlarımız hakkında terör soruşturması açıldı. O güne kadar gazeteciler, dava açılması halinde basın savcısına ifade verirken bizim arkadaşlarımız niyeyse İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kamu Asayiş Bürosu’na ifade vermek zorunda kaldı. DGM’ler açık olsaydı herhalde orada ifade vermek zorunda kalacaklardı.

Ahmet Taşgetiren, Karar: Cumhurbaşkanının her konuşmasının tüm haber kanallarında veriliyor olması, mesela “İletişim Başkanı” olarak Fahrettin Altun ya da AK Parti propaganda birimleri tarafından nasıl karşılanıyor, bilmiyorum. Bunun mesela insanlarda 40 öğün bal ile kaymak yeme tadı verip vermediği, pırt diye devreye giren bir Cumhurbaşkanı konuşmasının seyirciyi -mesela gençleri- nasıl etkilediği konusunu masaya yatırmak “Acaba sayın Cumhurbaşkanı üzülür mü?” gibi bir cesaret meselesi olarak değerlendirilmemeli, derim ben. Azıcık iletişim hassasiyeti olan bir kişi – ekip, Muharrem İnce’nin tepkisini bu işlere yeniden bakmak için fırsat olarak bile değerlendirebilir, diye düşünüyorum. Bu işleri tv kanallarının özgür iradeleri ile yapıyor olduğu iddiasına gelince bu dünyayı azıcık bilen bir insan için bu iddianın yanına nanik yapan bir emoji konsa herhalde yerinde olur. Bunu Fahrettin Altun’un da bildiği kesindir. Ama bazı rejimlerin dili çok açık bilinen gerçeklerin bile böyle ifadelendirilmesi örnekleriyle doludur. Medyanın özgürlük sorununa gelince bir nanik emojisi de burası için gerekiyor.

Tolga Binbay, Sol Haber: Neredeyse Türkiye siyasetinin genetiğine işlemiş bir vasatlık değil mi Kızılderili’nin, Afro-Amerikan siyahîlerin “haklarını” savunurken tepesindeki efendiye yaranmaya çalışmak! “Tebaasına hep adalet dağıtmış” şanlı bir geçmiş mitiyle yaşayan bir siyaset için efendinin köleleri kolay ve hızlıca özdeşim kurabileceği bir imge sağlıyor. Ama özdeşim köle ile değil. Kâhya ile. Zaten Filistin, Türkiye siyaseti için bir tür “hayırseverlik alanı” gibi değil mi? Bombalar ve ölümler olunca hatırlanan, gündeme gelen ve sonra da unutulan. “Yok” olarak yaşanan. Dünyanın zencileri de öyle! Kendi yaşadığı ülkenin, topraklarının zencilerine, o zencileri ortaya çıkaran düzenine gözleri kapalı ama uzaklara açık. Nasıl olsa oralarda bunu duyan, duymaya ihtiyaç duyan kimse olmayacak. Bunu biliyor. Yeter ki buralarda duyulsun. İnsanlar çok haklı olarak sitem etmişler, “2017 Nevruz’unda Diyarbakır’da öldürülen Kemal Kurkut’u hatırlayan var mı?” diye. Var mı? George kahraman, Kemal ise… Biliyorsunuz işte! Özdeşim kurmak, George ile bedava. Kemal ile özdeşim kurmanın ise bedeli var. Ama gerçek ama sanal. Tarih ise öyle bedavaya ve bedelsiz tarih olmuyor. Bedeli de genelde “sıradan” insanlar ödüyor. Başkası değil.

Necati Doğru, Sözcü: Sayın Baron Zindaşti, hapishaneden kaçışınıza kolaylık olsun diye sizi gecenin saat 23.30’unda 15 dakikalığına serbest bırakma kararı veren Yargıç, kendisinin çok ağır baskı altına alındığını, iktidarın kilit adamlarından birinin durmaksızın telefon ederek “Zindaşti’yi serbest bırak Ankara böyle istiyor…” diye korkutulduğunu söyledi. Korkutanın isminin de Burhan Kuzu olduğunu açıkladı. Burhan Kuzu, hem Anayasa Hukuku Profesörü, hem iktidar partisi AKP’nin sözü dinlenen, etkileme gücü yüksek, baş köşede tutulan eski milletvekili, hem Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi ve hem partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin fikirsel baş savunucusudur. Siz, yargıcı korkutan Burhan Kuzu ile görüşmüşsünüz. Kendisi başlangıçta, inkardan geldi, “Ben Baron’u tanımam böyle adamlarla işim olmaz…” demeye getirdi ama özgür basın ve muhalefet partilerinin sözcüleri konunun üzerine gidince kabul etti. Birlikte fotoğrafınız da ortaya çıktı. Sonunda bu Anayasa Hukuku Profesörü, “Evet Zindaşti için yargıcı aradım” diye itiraf da etti ama “Siyasette bir mahkum için yargıçları arayan binlerce var” diyerek, zeytinyağı oldu balçığın üstüne çıkıyor.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com