Babacan, Oğuzhan Uğur’un konuğu oldu: Siyasal İslamcı değilim

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Oğuzhan Uğur'un konuğu oldu. Bir soru üzerine, 2015’te bakanlıktan ayrılınca konuşmama kararı almasına ilişkin olarak 'Keşke kararımı bozsaydım' dedi.

KRONOS 03 Mayıs 2023 GÜNDEM

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Babala TV’de Oğuzhan Uğur’un sunduğu programa konuk oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan ve seyircilerin sorularını yanıtlayan Babacan, bakanlıktan ayrıldığı tarih ile AKP’den ayrıldığı tarih arasında açıklama yapmadığı için pişman olduğunu dile getirdi ve seyirciden gelen soru üzerine ‘siyasal İslamcı’ olmadığını sözlerine ekledi.

Gazete Duvar‘da yer alan habere göre; Babacan’ın gelen sorulara verdiği cevaplardan öne çıkanlar şöyle:

“HESAP VERMEYE HAZIRIM”
“Siyasetçilerin en önemli özelliklerinden birisi her zaman hesap vermeye hazır olmalarıdır. Biz hep siyasetin şeffaf yürümesi gerektiğini ve her zaman hesap vermeye hazır bir ruhla çalışması gerektiğinim söyledik. Dolayısıyla her konuda, her zaman ben hesap vermeye hazırım.

“KONFORLU BİR HAYATIM OLABİLİRDİ”
İktidarın yanında konforlu bir hayatım olabilirdi. Ama yanlışın içinde olamazdık. Katkım varsa içerde mücadele etmeyi tercih ettim. Ne zamanki artık katkım ve hataları önleyecek gücüm yok, yolları ayırmamla ilgili kararı verdim.”

“BİLİN Kİ OTORİTER EĞİLİMLERİ VARDIR”
Herhangi bir siyasetçi çıkıp da ‘Ben şunu yargılayacağım, şunu yargılatacağım’ derse, bu siyasetçi demokrasiyi içine sindirememiştir. Çünkü siyasetçilerin ‘yargılama’, ‘yargılatma’ gibi kelimelerim ağızlarına almaları yanlıştır. Böyle konuşuyorsa bilin ki otoriter eğilimleri vardır. Bilin ki iktidara geldiği anda yargıya hükmetme eğilimleri vardır. Siyasetçilerin kendilerini yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak bir duruşla ortaya koymaları lazım.

“BAYKAL ‘AVUKATIYIM, ERDOĞAN ‘SAVCISIYIM’ DEDİ”
Ergenekon meselesi ilk çıktığında, o gün anamuhalefet partisinin genel başkanı rahmetli Baykal ‘Ben Ergenekon’un avukatıyım’ dedi. O günkü başbakan Sayın Erdoğan ‘Ben de Ergenekon’un savcısıyım’ dedi. Böyle başlayan bir davada mahkemelerin rahat çalışabilmesi mümkün müdür? Bütün bu adı çok duyulan davalar, yoğun bir siyasi etki altında yürüyen davalar. İşin büyük yanlışı oradan başlıyor. Ergenekon davasında, intihar edenler var. Hapisteyken vefat edenler var. Yargının adaletsizliği yüzünden çok geniş mağduriyetler oluştu. Bu insanların hepsinin acısını anlıyoruz. Bu mağduriyetler tekrar yaşanmasın diye bütün çalışmalarımızı yapıyoruz. Siyasetçinin işi ülkenin yarınlarıyla alakalıdır. Sürekli dikiz aynasına bakarak araba kullanamazsınız, yoksa kaza yaparsınız.

“ANAYASA’NIN İLK 4 MADDESİ GÜNDEMİMİZDE YOK”
(Anayasa’nın ilk 4 maddesi) Gündemde değil. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da gündeminde yok. Bizim gündemimizde de yok. Mutabakat belgemizde de yok. 84 maddelik Anayasa değişiklik metnimiz hazır. Bunun içinde ilk 4 maddeyle ilgili hiçbir husus yok. Nokta.

“KEŞKE KONUŞMAMA KARARIMI BOZSAYDIM”
2015’te bakanlıktan ayrılınca konuşmama kararı almıştım. 2017 referandumunu özelde soran herkese ‘Bu iş yanlış’ dedim. Hatta Ankara’daki belediye başkanlarından birisi, beni o gün (AK Parti) genel merkezine ‘Ali Babacan’la toplantı yaptık, referanduma hayır diyor’ diye şikâyet etmiş. Keşke konuşmama kararımı bozsaydım, Ankara’da Kızılay Meydanı’na çıksaydım. ‘Bu iş yanlış, ülkenin başını derde sokacak. Referanduma hayır deyin’ diye elime mikrofonu alıp meydan meydan gezseydim.

“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİ ŞEFFAF YÜRÜMEDİ”
(2017 Anayasa değişikliği) Bu süreç çok kapalı yürütüldü, şeffaf yürümedi. Bunu çok küçük bir grup çalıştı. Hatta meslekten parlamenter sistem konusunda uzmanlaşmış arkadaşlar bile son dakikada Meclis’e geldikten sonra gördüler. Sadece ben değil, genel anlamda Meclis’in bir aldatılmışlığı söz konusu oldu. Çünkü kapalı kutu geldi, birdenbire Meclis’te açıldı.

“TEK BİR KİŞİNİN BİLE HAKSIZ YERE İHRACINA İZİN VERMEDİM”
(2016’dan önceki kamu ihraçları) “Kendi bakanlığım bünyesindeki kuruluşlarda çalışan arkadaşlarımızla ilgili bilgi sahibiydim. Tek bir kişinin bile haksız yere ihracına izin vermedim. Bakanın izni olmadan yapılamıyordu, önce bakanın imza atması gerekiyordu. Ben tek bir arkadaşımızın bile mağdur olmaması için büyük bir gayret içinde oldum. Tek bir insan bile olsa onun hakkını korumak için her türlü mücadeleyi verdik. Sayın Erdoğan’a gidip tek tek, isim isim mücadele ettim. Kurşun kalemle bir liste gönderiyorlar, ‘Bunlar FETÖ’cüymüş’. ‘Kardeşim, biz bu adamı tanıyoruz. Yok öyle bir şey. Bu kurşun kalemli listeyi sana kim verdi? Ona mı güveniyorsun, bana mı? 13 yıldır hazineden sorumlu bakanım, bu arkadaşı tanıyorum. Sorun yok, temiz bir arkadaş’ dedim ve korudum. O konuda içim rahat.”

“ERDOĞAN ENGELLEDİ”
2013, 2014, 2015’te çok yoğun bir şekilde siyasi etik yasası hazırlığı yaptık. Yolsuzlukla mücadele yasaları hazırladık. Özellikle imar rantlarının kontrol altına alınıp oradaki haksız kazanç ve yolsuzluğun önlenmesiyle ilgili her türlü hazırlığı yaptık. Fakat maalesef yaptığımız bütün hazırlıklar Sayın Erdoğan tarafından engellendi. Basına da düştü: ‘Bunları yaparsak ben il başkanı, ilçe başkanı bulamam’ dedi. Biz DEVA Partisi olarak bulduk, demek ki oluyormuş.”

“KILIÇDAROĞLU’NUN BAŞÖRTÜSÜYLE İLGİLİ TAVRI YAPICIYDI”
Cumhuriyet Halk Partisi bir dönem başörtüsü yasağıyla ilgili keskin bir tutum ortaya koyuyordu. Ancak zaman içerisinde hem kurumsal tutumu değişti hem de Sayın Kılıçdaroğlu’nun helalleşme süreci başladı. Helalleşme, kültürümüzde çok özel bir yeri olan bir kavramdır. Geçmişte olanlarla ilgili bir muhasebeyi, yarınlarla ilgili yeni bir sayfa açmayı ve yeni bir umudu içerir. Meclis’teki günlük pratikte, Sayın Kılıçdaroğlu’nun grup başkanvekilliği döneminde, başörtüsüyle ilgili meselelerde şahsen hep yapıcı tavrı ve tutumu oldu. Onu da biliyoruz. Kurumsal olarak CHP’de eskiden gelen bir duruş vardı ve şu anda değişmiş durumda. İnsanları geçmişteki fikirleriyle yargılayamayız.”


“SİYASAL İSLAMCI DEĞİLİM”
(Siyasal İslamcı mısınız?) Hayır. Bu işler nasıl tanımladığınıza bağlı ama bizim kurduğumuz DEVA Partisi ortada. Hedeflerimiz ortada. 86 milyonu önceleyen, ‘önce insan’ diyen, herkesin hak ve özgürlüklerine saygı duyan bir siyasi parti olarak yolumuza devam ediyoruz.

“TEKEL ŞİRKETLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN YANLIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Geçmişe doğru muhasebe yaptığımızda, tekel durumuna düşen şirketlerin özelleştirilmesinin bugün itibariyle yanlış olduğunu düşünüyorum. Belki çok sağlam bir düzenleme ve denetlemeyle belki gerçekleştirilebilirdi ama olmadı. Gaz ve elektrik dağıtım; tekel durumundaki kuruluşlar… Kim denetleyecek? Şirketin sahibinin zaten hükûmetle arası çok iyi. Denetçi gelip hangi cezayı yazacak? Zaten patron hükûmetle işi bitirmiş.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram