‘Alevi köylerinde tek bir çadır yokken, başka köylere devlet gelmişti; üç hilalli köylere’

TSK'da ve sivil havacılıkta pilot olarak çalışmış Bahadır Altan, depremin ilk günleri gittiği Pazarcık’ta gördüğü devleti ve toplumun dayanışma reflekslerini Kronos’a anlattı: Alevi köylerine tek bir çadır gitmemişken kimi köylere devlet gelmiş. Baktık, evlerin duvarlarında üç hilal motifleri var. Kabul edelim, devlet yine gelmeyecek.

ÖZLEM ERGUN 26 Şubat 2023 KRONOS ÖZEL

”Pazarcık Hasankoca Köy Evi’ne silahları ellerinde, parmakları tetikte askerlerle gelen Kaymakam, kaldırımın üzerine çıkmış, genç yaşına rağmen montunu patlatacak kadar haşmetli göbeğini ileri doğru uzatıp, elleri cebinde geriye doğru, arkasındaki silahlı mangaya adeta sırtını yaslayarak “Devlet bana bu yetkiyi verdi, istersem evlerinize araçlarınıza dahi el koyarım!” diye tehditler savuruyordu. “Ben” diye konuşuyordu Pazarcık Kaymakamı. Her şeyi kendi yapacakmış gibi, yanındakileri de yok sayacak kadar başını döndürmüştü iktidar zehri. Adeta ayakları yerden kesilmişti. Köy Evini, atayacağı altı kişilik bir heyetin yöneteceğini, yardımları askerlerle kendisinin dağıtacağını, gönüllülerin hamallık yapmaya devam edebileceklerini kibirle tebliğ etti!”

Merkez üssü Maraş Pazarcık olan 7.7 büklüğündeki ilk depremin ardından Hasankoca Köy Evi’nde kurulan kriz koordinasyon merkezine kayyım atanmasını Bahadır Altan, Gazete Karınca’daki köşesinde böyle anlattı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) ve sivil havacılıkta uzun yıllar pilot olarak çalışan Bahadır Altan, karavanıyla birlikte deprem bölgesine ilk koşanlardandı ve AKP’nin yardımları engelleme girişimlerinin en bilindik olanına tanık oldu.

Bahadır Altan

DEVLET, 10. GÜN KAYYUM OLUP HASANKOCA KÖYÜ’NE VARDI

Kayyum olarak atanmış Kaymakam Mustafa Hamit Kıyıcı, jandarmayla birlikte yardımlara el koymak için geldiği Hasankoca Köy evinde “Devlette hiyerarşi olmazsa olmaz. Doğru ya da yanlışla ilgili bir şey demiyorum ama el koyma yetkimiz var“ diyerek devlet aygıtının bölgedeki varlığının ne anlama geldiğini de özetlemiş oldu.

Oysa ki, Hasankoca Köy Evi depremin 10. günü eli silahlı jandarma eşliğinde basılana kadar HDP ile yöre derneklerinin ortak çalışmasıyla kotarılmış, işleyen bir organizasyon hayata geçirilebilmişti.

10 gündür ortalıkta görünmeyen devlet, 10. gün kayyum olup Hasankoca Köyü’ne ‘dayanışma göstermeyeceksiniz, yardım yapmayacaksınız” demek için vardığında depremin öldüremediklerinin soğuktan, açlıktan kırılmasında beis görmediğini de söylemiş oluyordu.

BU ÜLKEDE YAŞAMAK KAYYIM KONUSUDUR

Kentlerin haritadan silindiği, resmi rakamlara göre 45 bin insanın can verdiği ve AKP sözcülerinin her fırsatta dediği gibi bir ‘asrın felaketi’ bile, devlet dışı yardım organizasyonlarının bir tür karşı güç olarak hedefe konmasına engel olamadı.

Yardım için Hatay’a varmış gönüllüler, Hasankoca Köy Evi’ni terk etmeye zorlandıklarında “Bu ülkede en zor zamanda insanların birbirine kavuşması yasak. Bu ülkede tek bir şey serbest; ölmek… Çok kolay ölebilirsiniz. Özgürsünüz. Devlet bu konuda size güvence veriyor. Ama yaşayamazsınız. Yaşamak kayyum konusudur” derken, daha en başından gözden çıkarılmışları bekleyen akıbete işaret ediyordu. Ölen ölmüş, kalanlar da… Artık kayyım nasıl uygun görürse…

BAHADIR ALTAN: ALEVİ KÖYLERİNE TEK BİR ÇADIR GİTMEMİŞKEN…

Bahadır Altan’la depremin merkez üssü Maraş Pazarcık’ta, Hasankoca köyüne 10 gün sonra gelen devleti, toplumun dayanışma reflekslerini ve bundan sonrasının nasıl kurulacağını konuştuk.

Pazarcık’ta gördüğü tek devlet icraatını “Hasankoca Köy Evi’ne tırlarla gelip, tek tek tasnif edilmiş malzemeleri biz oradan uzaklaştırıldıktan sonra kum boşaltır gibi tırın dorsesinden orta yere döktüler. Bunların içinde kırılacak eşyalar var, elektrikli ocaklar, ısıtıcılar var… Bu görüntü, devletin nasıl çalıştığını anlatan çok somut, çok net bir örnek…” diyerek anlatan Altan, AFAD’ın bölgede ayrımcılık yaptığına da dikkat çekti:

“Bölgede dolaşırken gördük ki; Alevi köylerine tek bir çadır gitmemişken kimi köylere devlet gelmiş, AFAD çadırları var. Mesela Ufacıklı Köyü’nde yıkılan ev olmamasına rağmen her evin bahçesinde bir AFAD çadırı vardı. ‘Nasıl böyle olabilir?’ diye baktığımızda, duvarlarında üç hilali motifler olan köyün iktidar yanlısı bir köy olduğunu öğrendik.”

“Yola çıkarken ilk planlamamız oradaki yemek ihtiyacını gidermeye yönelikti” diyen Altan, Pazarcık’a gelmiş diğer gönüllülerle birlikte 30 köye yardım götürdüklerini şöyle anlattı:

‘DEVLET’ DEDİĞİMİZ ŞEYİN İÇİNDE SAĞLIK OCAKLARI DA VAR

“Yola çıktığımız Koray arkadaşımla hazırlıklarımızı sıcak yemek pişirecek şekilde yaptık. Yanımıza tüp, ocak, tencere, ilk elden pişirilebilecek kuru gıdalar ve battaniyeler aldık. Karavanı doldurduk, yola çıktık. Yolda bizi kimse durdurmadı çünkü durduracak kimse yoktu. ‘Devlet yoktu’ deniyor ya, her anlamda yoktu gerçekten. Biz orada ikinci günden itibaren gönüllü olarak gelen sağlık emekçileriyle birlikte köylerde gezici sağlık ekibi olarak çalıştık. Karavanı neredeyse bir küçük sağlık ocağına dönüştürdük. Üç doktor, bir psikolog, iki hemşireyle birlikte göçükten çıkan yaralılara ilk müdahale yapıldı, yaraları sarıldı, ilaçları temin edildi. ‘Devlet’ dediğimiz şeyin içinde sağlık ocakları da var, bunların çoğu da sağlam binalar ama hiçbirinde Sağlık Bakanlığı’nın bir faaliyetini görmedik, hiçbiri çalışmıyordu. 7’inci günün sonunda bu tablo halen aynıydı.”

Köy evine el konmadan önce gelen yardım malzemelerinin tasnif edilip, talep gelen yerlere hemen gönderildiğini aktaran Altan, “Yurdun pek çok yerinden gönüllüler vardı en çok da Van’dan Diyarbakır’dan gençlik öğütlerinden gelen gençler vardı. Dönüşümlü olarak gelinen bir organizasyon kurulmuştu. İlk günler herkes acemiydi ama ikinci günden sonra çok iyi organize olundu. Akşamları aksaklıkların tespit edildiği koordinasyon toplantıları yapılıyor, ihtiyaç olan yerler akşamdan tespit edilip sabah erkenden yardım malzemeleriyle yola çıkılıyordu” diyerek kayyım öncesi çalışma düzenlerini özetliyor.

DEVLETİN BÖYLE BİR GÜCÜ YOK

Altan’ın “AKP’nin bölgeye giden yardımları engellemeye çalıştığını biliyoruz ama toplumun birlikte hareket etme, dayanışma halinin önünü kesebildi mi?”  sorusuna yanıtı net:

“Hayır, çünkü buna gücü yok. Böyle bir gücü olsa, yapabilse kendi propagandasını da yapacak ama böyle bir gücü yok. Devletin ilk 36 saat boyunca harekete geçemediği manzara somut olarak görüldü. Açıkçası halk kendi organizasyonlarını her koşulda işletiyor, engel de olamıyorlar, pek çok köy kendi içinde örgütlü aslında… Köyevi olan, Cemevi olan köyler daha derli toplu bir görüntü sergiledi çünkü bir gelenek olarak aralarında dayanışma zaten var. Ama Cemevleri, köyevleri olmayan köyler çok daha dağınık haldelerdi.”

AKP DAYANIŞMAYI TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR, ÇÜNKÜ…   

Devletin engelleme yerine dayanışma gösteren bir tavır alabilse yaraların çok daha kolay sarılabileceğini söyleyen Altan, devletin kuruluş kodlarının buna izin vermediğine dikkat çekti:

“Çünkü devletin refleksleri, kuruluş kodları böyle… Halkın kendi dayanışmasını ördüğü, kendisine rağmen başardığı bir şeye tahammülü yok. AKP’nin temellendirdiği şey de bu ayrımcılık zaten. Oysa yardımlarda hiçbir ayrım gözetmeyen anlayış, iktidarın tavrını da teşhir etmiş olacak. Deprem bölgesine dayanışmaya gelmiş sağlık çalışanlarının, doktorların önemli bir bölümü Kürttü örneğin. Bunlar Türk köylerine hizmetler verdiler ve orada hangi halkın olduğuyla ilgilenmediler. AKP, bundan rahatsızlık duyuyor çünkü iktidarını bu ayrımcılık üzerine kurmuş durumda. Dayanışma bir yönüyle tüm sınırları yok sayan bir işlev görüyor çünkü dayanışmada ayrımcılığa yer yok. AKP iktidarı ise varlığını ayrımcılık üzerine kurmuş durumda dolayısıyla bu tür dayanışmaları kendisine yönelmiş bir tehdit olarak görüp engelleme refleksi gösteriyor. El koyup, ‘Benim yapmam lazım’ diyor. Ama yapamıyorsun da.”

TSK, HATAY HAVALİMANI’NI YARIM SAATTE ONARABİLİRDİ

“İnsanlar ordunun yardım için neden kışladan çıkmadığı soruyor” diyen Altan, Hatay Havalimanı’nın depremin ardından bir hafta boyunca devre dışı bırakılmasının şart olmadığını ‘Oysa” diyerek anlatıyor:

“Arama kurtarma ekiplerinin Hatay’a ulaşması için Hatay Havalimanı çok önemliydi. Oysa TSK’nın elinde çabuk onarım kitleri var. Bir piste bomba bile atılsa, pisti 30 dakika içinde uçuşa açabilecek kadar çabuk onarabilecek donanıma ve eğitilmiş ekiplere sahipler. Depremin ardından Hatay Havalimanı bir hafta kapalı kaldı, bir hafta sonra ancak kısıtlı olarak açılabildi. Devlet olanaklarını halka sunmak gibi bir anlayışa sahip olunsaydı ilk yapılacak iş, havalimanını çalışır duruma getirmek olurdu.”

‘MAHALLE EVLERİ’ KURMALIYIZ ÇÜNKÜ DEVLET GELMEYECEK  

“Bizler, benzer durumda devletin gelmeyeceğini ya da kendi yandaşlarına koşacağı gerçeğini kabul edelim. Bizler, bir daha böyle bir duruma aynı hazırlıksızlıkla yakalanmamak için kendi dayanışmamızı kendimiz kurmalıyız” diyen Altan’ın önerisi ‘Mahalle Evleri’ kurmak:

“Büyük kentlerde kendi başımıza organize olabilmemiz için aynı bu köy evlerinin gördüğü işlev gibi ‘mahalle evleri’ kurmamız gerek. Herkes kendi bölgesinde buna öncülük edebilir. Mahalle evlerinin etrafında ‘mahalle meclisleri’ kurulmalı. Bu meclislerde afet öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılacaklara ilişkin çalışma ve eğitimler yapılabilir. Halka yakın beledilerden bu konuda destek alınabilir. Yetişememek olağan ama ayrımcılık yapmak olağan değil. AFAD’a güvenmeyen insanlar bu yüzden kendi ağlarını kuruyor çünkü her alandaki adaletsizlik yardımda da adaletsizliğe dönüşmüş durumda. Deprem bize, hayata kendi dayanışma ağlarımızla tutunmak zorunda olduğumuzu söylüyor. ”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com