Akşener: İmamoğlu’nu yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş, böyle ahmaklık görmedim

Akşener, İmamoğlu'na siyasi yasak ve hapis cezasının verildiği gün Saraçhane'ye gitmesine yönelik gelen eleştirilere yanıt verdi: "Bir kesim siyasi nezakete uymuyor dedi. Sonra siyasi terbiyesizliğe döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık görmedim."

KRONOS 23 Aralık 2022 GÜNDEM

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak ve hapis cezasının verildiği gün Saraçhane’ye gitmesine yönelik gelen eleştirilere yanıt verdi. Akşener, “Bir kesim siyasi nezakete uymuyor dedi. Sonra siyasi terbiyesizliğe döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık görmedim. AK Parti’nin Meral Akşener’in bilgisi var trollüğü üzerinden yürümeye çalıştılar” dedi.

Akşener, İmamoğlu ile igili Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’a yıllar önce söylediği “Bu şarkı burada bitmez” sözleri üzerinden mesaj verdi. Akşener, “İmamoğlu için de bitmez sadece olayı 16 milyon ile sınırlandırırsanız o şarkı orada biter” diye konuştu.

Akşener, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “iç işlerimize karışma” sözleri için de “Bu beni ve arkadaşlarımı incitse bile kenara koyduk” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti lideri, Erdoğan’ın asgari ücret rakamını açıklarken kullandığı “Herkesin her söylediğiyle adım atacak halimiz yok. Çünkü bizim sırtımızda küfe var. Sırtında küfe olmayanlar rahat konuşuyor ama bizim sırtımızdaki küfe 85 milyonun taşındığı bir küfe” sözlerine de sert yanıt verdi: “Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ver yetkiyi gör etkiyiydi? Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz” diye konuştu.

Meral Akşener, Fox TV’de İlker Karagöz ile Çalar Saat programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘YOKSUL AİLELERİN ÇOCUKLARINDA BODURLUK BAŞLADI’

Akşener’in konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

“Asgari ücret, Ocak ayında tekrar açlık sınırına düşecek. Gıdaya erişim, ısınma, elektrik büyük problem. Çocukların durumu çok kötü. Yoksul ailelerin çocuklarında bodurluk başladı, proteinsiz beslenmeden.

Biz çocuklar için hiç değilse bir öğün yemek verilsin dedik ama olmadı.

Ben köyden çıkıp geldim, Erdoğan Kasımpaşa’dan geldi. Eğitimle sınıfsal geçirgenliği sağladık bizim gibiler bunları unutmamalı. Ama Sayın Erdoğan Saray’a gitti. Saray kendi içinde ayrı bir dünyadır.

Ben gezerken beş farklı emekli maaşı vardı. Hem SSK’nın hem BAĞKUR’un dedik ki en düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olsun, o oldu. Ama aynı zamanda işverenin de yükünü siz ödeyin hiç değilse yarısını ödeyin ama tamamının ödenmesi çok daha faydalı.

Maliyet yükseldi, kiralar uçtu, elektrik, doğal gaz uçtu, bütün maliyetler uçtu ve buna karşın alım gücü düştü.

‘VİDALARI SIKIŞTIRMAYA SARAYDAN BAŞLAYIN’

Ulaştırma bakanının aldığı maaşla asgari ücretlinin aldığı maaş, hatta 2 asgari ücret koyun; büyükşehirde asgari ücretle kira ödesin de görsün. 1 yıl önce 15 bin lira olan kira şu anda 30 bin lira. Ama o ailenin maaşı 15 bin liradan 30 bin liraya artmadı.

Pazarcı esnafının da durumu berbat. Bu konuyu anlatmam mümkün değil. Devlet tarifinde açını doyurur, çıplağını giydirir. Vatandaşınızı aç bırakamazsın, açıkta bırakamazsın. Bu sosyal hak meselesini bir lütuf olarak çevirdikten sonra birçok konuda eksikler var.

Siz vidaları sıkıştırmaya önce saraydan başlayacaksınız sonra Ulaştırma Bakanlığı’ndan başlayacaksınız.

Motorlu taşıtlar vergisine zam yapılmadı dediler ama yüzde 62 zam yapıldı.

‘KÜFE VATANDAŞIN SIRTINDA’

Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ver yetkiyi gör etkiyiydi? Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz. Acayip lüküs hayat var. 13 tane uçak var. Kardeşim 2 tanesi neyinize yetmedi?

Bu seyahatlere özel arabalar uçakla öncede gönderiliyor. 28 yıldır aktif politika yapıyorum pek çok hükümetle çalıştık, acayip eleştirdik ama böyle bir şeyi anlatmam mümkün değil.

Biz İYİ Parti olarak eleştirilerimizi dile getiriyoruz sonra çözümlerimizi üretiyoruz. Al sen yap oyları da sen al. Herkes pandemide sandalyesinde otururken ben şehir şehir gezdim. Oralarda bir tane partiyi eleştirmedim, kendi partimi övmedim. Somut çareler ürettik ve kamuoyu ile paylaştık. Bir kısmını yaptılar, alın size yazsın dedik.

Gerçekten vatandaşın derdi çok yüksek. Gıda fiyatları, kiralar uçtu gitti. Deniliyor ki Avrupa’da da uçtu gitti. Avrupa’da da pandemi sonrası pahalılık var ama bizde en ufak artış yüzde 110’da olmuş, onlarda en yüksek artış yüzde 70’lerde. Ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. Muhalefete suçu atmak çare değil ki.

‘ERDOĞAN VATANDAŞI İLE TAMAMEN KOPTU’

Sandıkta göreceksiniz. Bir de ‘onlar’ diye bir kavram var. Onlar diye bir şey yok. Bu millet için çalışıyoruz. Vergiler yüzünden sizin de maaşınız gitti. Bu vergileri ayarlamak gerekmiyor mu? Biz öneriyoruz, yapmıyorlar. Somut probleminize çözüm üretiyoruz, siyaset budur. Parmak sallayan pis dil sonuçta Saraylara tıktı, her şeyi ben yapayım oldu. Ama görüyoruz ki sayın Erdoğan vatandaşı ile tamamen koptu.

20 Ocak 2020’de başlamışım, bugün aralık ayının sonundayız. O zamandan bu zamana en sert AK Partili kardeşlerimizden en doğru bilgileri aldık. Düşmanca bir kullanmadan dertleri dinlediğiniz zaman en doğru önerileri onlardan aldık. Bu zamana geldiğimizde o esnafların büyük bir çoğunluğu AK Parti’den koptu, dükkanlarını kapattı. İkinci turda gördüğüm kadarıyla 10 işçi çalıştırılıyorsa yarısı gitmiş. Diyorlar ki alım gücü düştü. Pandemide maliyeti 50 liraysa 75 lira oldu. Ama vatandaşın alım gücü böyle değil.

Bunların tamamı çözülür. İsrafı, yandaş kayırmayı bırakacaksınız. Kur korumalı mevduat sistemine gidecek para 200 milyar dolar. Merkez Bankasına maliyetini sorduk, atanmış memur cevaplamadı.

Çocuğunun yanına öğlen yemeği koymakta zorlanan aileler var. Ne olurdu o 5 müteahhide verilen paralar yerine o çocuklara beslenme verseydiniz?

Bizimki Katar’a gitti. Futbol seviyor tamam, Arjantin şampiyon oldu. Oranın devlet başkanı evden izledi, incileri mi döküldü.

Türkiye’nin imkanları var. Dövüşüp duruyoruz. 7 trilyon dolar hacim var burada, burayı ekonomik olarak değerlendirsek çok değerli bir yer. Niye kavga ediyoruz biz? Beni seviyor mu sevmiyor mu? İşte şahsım devleti yaparsanız böyle olur. Vahim olan kişisel sempati ya da antipati üzerinden yürümesi. Ülkeler arasındaki ilişki kurumsaldır.

İMAMOĞLU’NA VERİLEN SİYASİ YASAK VE HAPİS CEZASI

Millet iradesine çak yapıldı aslında. Millet iradesine uzanan o eli millet sandıkta kırar. Nitekim 31 Mart seçiminde İmamoğlu 13 bin 500 oy farkıyla kazandı. Bunu iptal ettiniz, ve sonra yeniden sandığa götürdünüz. Ne oldu 805 bin oy farkla yeniden yenildiniz. Dolayısıyla bu abudik gubudikler sayın Erdoğan’a yaramadı. İmamoğlu’na ahmak diyen Soylu, iade eden İmamoğlu.

Erdoğan’ı akıllı bulmuşumdur. Çak mevzusunu şimdi sizin yayınızda gördüm. Durum çok vahim. Şimdi Erdoğan Türkiye’den kopmuştu, dünyadan da kopmuş. Yahu arkadaş siz 1998’i hatırlasanıza 1998’de oradan giderken ki yüz ifadeni hatırlasana. Biraz empati yapsana. Dolayısıyla orada çak olmaz teselli olur. Benim İmamoğlu’na sarılma nedenim bu, düşmeyeceğiz.

Bu ceza İstanbul’a çökmek için verilen bir ceza. Bu Türkiye’de yargının hukukun gerçekten can çekiştiğini gösteriyor.

Seçime nokta operasyon: Ahmak | Kronos TV

‘BU KARAR ERDOĞAN’IN KARARI’

AK Partili bir vekilin bir açıklaması var. Bu durumun rahatsız ettiği yönünde. Biz bir kanun teklifi verdik. Biz diyoruz ki yapılan bir yanlış, biz bunu düzeltelim. Bakalım AK Partili vekiller buna ne diyecek. Bir çok gruba sayın Erdoğan ‘terörist’ dedi. Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz Sisi’ye mi diye sordu. Bu çok çirkin bir dil. Ben de Denizli’de çıkıp ‘Merhaba teröristler’ dedim. Erdoğan da beni hapse atmakla tehdit etti. Ben de çantamla çıktım çünkü eskiyi hatırlattım. Sen hapishane giderken herkesin elinde çanta vardı. Bende de çanta var, elinden geleni ardına koyma dedik.

Bir yargı problemi var Türkiye’de. Bu böyle olamaz. Bu karar sayın Erdoğan’ın kararı. Bu bir seçim gündemi. Seçime giderken muhtemelen İstanbul’a çökme kararı. 16 milyonu ilgilendiren bir bütçe var ve o bütçe sistemin dışına çıktı.

Bunlar gelirse her şeyi keserler dediler, Millet İttifakı belediyeleri bunun önüne geçti. Millet ittifakı belediyeleri pandemide vatandaşın yanında oldu. 16 milyon İstanbullunun ürettiği bir değer bu. Şimdi mamalar kesildi, şimdi bir taraftan da İstanbul’a çökme işi bu.

Erdoğan tek adam olmak için tüm Türkiye’yi bozdu. Bu işin suçlusu Sayın Erdoğan.

KILIÇDAROĞLU’NU ARADIM TELEFONU KAPALIYDI

Biz sayın Davutoğlu ile saat 11.00’da görüştük. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım. Ben aradığımda telefonu kapalıydı. Ben Almanya meselesini unuttum. Sonra öğrendim ki o sırada programdayız. Birlikte güç almak için sayın Gültekin Uysal’ı aradım. İzin almak için aramadım, öyle bir durumunuz yok. Söyleyene de fena çarparım. Bu belediye başkanları 2 partinin oylarıyla seçildi. Bu arkadaşlarımızın iyi yaptığı işlerden biz mesulüz, kötü yapılanlardan da. Bizim izin almak gibi bir durumuz yok. O sırada büyük saygısızlıklarla kaşılaştık. Sayın Uysal ağır grip geçiriyormuş. Babacan’ı aradım, basınla ilgili bir programdaymış. Temel beye ulaşamadık, kendisi hastanedeymiş. Kendi seçtiğimiz belediye başkanı için niye izin alayım. Bir kalabalık güç gösterisi yapabilelim diye aradım.

Burada gümbürtüye Tayyip Erdoğan gitti. Bir kesim de siyasi nezakete uymuyor dedi. Sonra siyasi terbiyesizliğe döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık görmedim. AK Parti’nin Meral Akşener’in bilgisi var trollüğü üzerinden yürümeye çalıştılar. Rol çalma gibi falan zannedildi. İmamoğlu’nu orada sap gibi bıraksaydınız… Ben de o otobüste bekledim. Demek ki keşke o otobüsün üzerinde yapayalnız konuşaydı…

‘KILIÇDAROĞLU’NUN SÖZÜ BENİ VE ARKADAŞLARIMI İNCİTTİ’

İkili bir sistem o. Normalde sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği söz oraya gitmekle alakalı değil. Oraya giden söz genellikle tırnak içinde kurmaylardan geldi. Bu beni ve arkadaşlarımı incitse bile kenara koyduk. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle yaptığı toplantıda sorulan soru aslında sayın Kılıçdaroğlu’na söylediğim ve kamuoyu ile paylaştığım bir söz. O nedenle bu söz yeniden ortaya çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu da içişlerine karışmakla ilgili bir söz söyledi. Burada içişlerine karışmak yok. 6’lı masa toplandı ve Cumhurbaşkanı adaylığı liderlere bırakıldı. Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu görevden alın şuraya koyun dersem bu içişlere karışmak olur. Aday tespiti konusunda herkes hür ve bağımsız.

İmamoğlu çökme işiyle karşı karşıya. Kaldı ki o masadan bir aday çıkacağına göre ve hiç konuşulmadığı için bunu burada konuşmak doğru değil.

Her kararı biz partide ortaklaşa alıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu bir açıklama yaptı, kanun teklifi verdi, sonra anayasa teklifi geldi. Şimdi sayın Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin Genel Başkanı olarak yaptığı bir eylem bu. Bu konuda ne yapılacağına CHP’lier karar verecek. Başörtüsü konusunda hakkında fezleke verilen tek siyasetçi benim. Bu işin tarafı olmuş, iki yeğeni başörtülü olduğu için acı çekmiş bir hala olarak söyledim.

Bizim GİK’te toplanıp bu konuda karar verme yetkimiz yok. Bir temayül çıktı ortaya. Çoğunluk evet vermek durumundayız dedi. Şimdi milletvekillerini toplayacağım. Parti içinde adayla ilgili çalışma yapmadık.


 

Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmelerde tıkanıklık yok. Sayın Kılıçdaroğlu ile sayın İmamoğlu arasındaki ilişkiye saygı duyarım. Ama burada belden aşağı vuran sayın Erdoğan. Benim evim basıldı. Ben haksızlığa uğrayan herkesin yanında olmuşumdur. Beni evim basıldıktan 2 gün sonra Saadet Partisi Genel Başkanı dışında arayan olmadı. Eşimle çok büyük bir iş yaptığımı söyledi.

İsmail Kahraman bana ‘Meral Kılıçdaroğlu’ dedi. Bu çok ağır bir söz, o zaman da beni kimse aramadı. Mahkeme süreçlerini tek başıma yürüttüm. Ben yalnızlığı seviyorum.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram