AKP, ‘Futbola siyaseti değil, muhalefeti karıştırmayın’ diyor

Depremlerin ardından tribünlerden yükselen ‘hükümet istifa’ tezahüratlarını iktidar sözcülerinin ‘tribünler siyaset yeri değildir’ şeklindeki aba altından sopa göstermeleri izledi. Taraftarlar siyaset-futbol münasebetlerini Kronos’a anlattı.

ÖZLEM ERGUN 02 Mart 2023 SÖYLEŞİ

Maraş merkezli depremlerin ardından resmi rakamlar can kaybının 45 bini geçtiğini söylerken, ara verilen Süper Lig tribünlerden yükselen ‘hükümet istifa’ sloganlarıyla başladı.

Fenerbahçe-Konyaspor maçındaki hükümet protestosunun ardından Beşiktaş-Antalyaspor maçında da aynı içeriği tekrarlayan taraftara, iktidar bloğunun tehditleri gecikmedi. Hükümet cephesinden ilk açıklama Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’ndan geldi. “Spor sahaları siyaset alanları değildir. Spor müsabakaları siyaset üretme merkezleri değildir” diyerek taraftarın siyasetle münasebetini tayin ve tebliğ eden Bakan’ı MHP lideri Bahçeli izledi.

MHP Genel Merkezi, “Deprem şehitlerimize yapılan sistemli saygısızlık Beşiktaş’ın taşıdığı milli manevi değerlere yakışmamıştır” dedikten sonra Bahçeli’nin kulüp üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu,  Bahçeli de maçların seyircisiz ya da ‘gerekli tedbirler alınarak’ oynanmasını buyurdu.

Diğer iktidar sözcüleriyle birlikte doğrudan tribünleri hedef alan Bahçeli’nin açıklamalarını Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF), Kulüpler Birliği’ni ‘seyircisiz lig’ konusunu görüşmek için toplantıya davet etmesi izledi.

Deprem arası sonrası ‘hükümet istifa’ sloganıyla açılan Süper Lig’in, 24. hafta maçında Fenerbahçe Kayserispor’a konuk olacakken, Kayseri İl Güvenlik Kurulu deplasman tribününe taraftar yasağı getirdi.

KULÜP YÖNETİMLERİNDEKİ AKP

Tribünlerden yükselen ‘hükümet istifa’ sloganları karşısında hükümete bağlılık metni yayınlayan ilk kulüp olan Kayserispor, Fenerbahçe maçına ‘taraftar yasağı’ için kendilerinin başvurduğunu duyurdu. Taraftarın hükümet protestolarını ‘kirli siyaset’, ‘zillet’ diyerek işaretleyen ve futbola siyasetin karıştırılmaması gerektiğini söyleyen Kayserispor Yönetim Kurulu, AKP’li isimleriyle dikkat çekiyor. Diğer pek çok spor kulübünün yönetimi gibi…

Kayserispor başkanı Ali Çamlı- Eski AKP milletvekili aday adayı, Hüseyin Beyhan- AKP’li Kayseri belediyesi genel sekreteri, Yusuf Hakan Özdemir- AKP Hacılar belediye meclis üyesi, Etem Mezgitli- Eski AKP’li Talas belediye başkan yardımcısı; Kayserispor Yönetim Kurulu’nun AKP’li isimlerinden birkaçı…

İktidar sözcülerinin defaatle tekrarladığı  ‘Tribünler siyaset yeri değildir, futbola siyaset karıştırmayın’ içerikli söylemlerin anlamı nedir? Taraftarların/tribünlerin ‘siyaset dışı’ olması söz konusu olabilir mi? Tribünler, toplumun eğilimleriyle ilgili ne kadar fikir verir? Taraftarlar yanıtladı.

HALUK KOŞAR: ‘FUTBOLA MUHALEFETİ KARIŞTIRMAYIN’ DİYORLAR

“Sporu siyasetin içine taraftarlardan önce siyasetçilerin soktuğu aşikar” diyen Fenerbahçe taraftarı Haluk Koşar, esas olarak “Futbola muhalefeti karıştırmayın” denmek istendiğine dikkat çekiyor:

“Seçim mitinglerinde boyunlarına taktıkları atkılar, siyasetçilerle kulüp yönetimlerinin sıkı fıkı bağları, siyasi çıkarlar uğruna ligden düşürülmeyen takımlar… Örnekler çoğaltılır. Esasında söylenmek istenen, ‘Futbola muhalefeti karıştırmayın’. Yoksa tribünlerin iktidar borazanı olması tepedekileri rahatsız eden bir durum değil. O siyasetse bu da siyaset. Değilse bu da değil. Saray cephesinde korku o kadar büyük ki bu iş tribünlere yansıdıysa topluma yayılması an meselesidir diye düşünüyorlar. Ve hemen refleks olarak baskıyı kurmaya çalışıyorlar. Duydukları her çatlak ses onları rahatsız ediyor. Ama çatlak bu depremle çok büyüdü. Bugün iktidar tarafından en çok duyduğumuz laf, ‘Şimdi siyaset yapma zamanı değil’. Bunun tribün yansıması da ‘Tribünler siyaset yeri değil’. İktidara her yer serbest siyaset yapmak için, kendi dışındakilere ise bir türlü gelmeyen o zaman ile beraber her yer yasak. Böyle bir dünya yaratmaya çalışıyorlar ama maalesef böyle bir dünya yok!”

HAYAT DIŞARIDA NEYSE, TRİBÜNDE DE O

“Hak ve özgürlük taleplerinin kriminalize edildiği, eleştiri mekanizmalarının felce uğratıldığı bir toplumsal iklimde tribünler, toplumun eğilimleriyle ilgili ne kadar fikir verir, bir tür ölçü olarak kabul edilebilir mi?” sorusuna Koşar’ın yanıtı,  “Dışardaki yaşam neyse tribün de onun bir yansımasıdır. Hep denir ya tribün şiddeti diye. Oysa ki toplumda şiddet ne kadar yüksekse tribünde de şiddet o kadar yükseliyor” şeklinde.

“Toplumda iktidara olan tepkinin bugün tribüne yansıması da kaçınılmaz. Büyük bir tepki var ve bu tepki örgütlü bir alanda dile geliyor. Evet, tribünün de kendine has bir örgütlenmesi var ve bugün gördüğümüz tepkiler görece muhalif kesimlerin toplandığı tribünlerden geliyor. Yarın Konyaspor, Kayserispor, Başakşehirspor, Bursaspor gibi iktidara endeksli tribünlerden de farklı tepkiler duyabiliriz. Bu farklı tepkileri alkışlayanlar diğerine çemkiriyor. Ama unutmayalım ki bugün depremde ölenlere saygı gereği siyaset yapılmasını istemeyenler, dün Ankara Katliamı’nda katledilen 103 kişi için gerçekleştirilen saygı duruşunu ıslıklayanlar ve onları destekleyenlerdir.”

 

DEPLASMAN YASAĞINI AÇIKLAYACAK BİR KANUN MADDESİ BULAMAZSINIZ

Kulüp yönetimlerinin ülkedeki sistem gereği saray rejimine göbekten bağlı olduğunu hatırlatan Koşar, Kayserispor-Fenerbahçe maçına getirilen deplasman yasağını örnek vererek taraftarın tutumunun belirleyici olacağına dikkat çekiyor:

“Sadece siyaseten değil ekonomik olarak da ipler iktidarın elinde. O yüzden bu kurumların üst yönetimleri ne düşünürlerse düşünsünler iktidarın önünde sıraya dizilmek zorundalar. Ortada milyonlarca dolarlık bütçeler dönerken iktidara karşı net tavır almaları çok zor. İktidar cephesi için bu kulüpler parmakta oynatılan kukla gibi. İsterlerse seyircisiz de oynatabilirler. Nitekim bugün alınan kararla Fenerbahçe seyircisi Kayseri’ye sokulmayacak. Gerekçeyi açıklayacak bir kanun maddesi bulamazsınız. Sonuçta seyirci ve halk onlar için tebaa. Depremde halka karşı gösterilen tavırdan biliyoruz halkın iktidarın gözünde ne olarak görüldüğünü. Burada önemli olan taraftarın ne tavır alacağıdır. Ve bu tip baskılar taraftar içinde her zaman tepkiyle karşılaşır. 3 Temmuz’da cemaat ve iktidar ortaklığında Fenerbahçe’ye karşı yapılan operasyon sonrası taraftarın mücadelesi Gezi sürecine kadar gitmişti. Bugün de benzer bir süreçle karşı karşıya olma ihtimalimiz çok fazla.

AHMET ARSLAN: TRİBÜNLERİN HER BİRİ TÜRKİYE’DİR

Galatasaray taraftarı Ahmet Arslan ise tribünlerin toplumun eğilimlerini net olarak yansıtan iyi bir ölçü olduğuna işaret ediyor: “Tribünlerin her biri küçük bir Türkiye’dir. Öğrencisi, işçisi, memuru, plaza çalışanı, hepsi vardır. İşsiz de, patron da vardır ama ikincisinin mevcudiyeti ülkedeki durumun aksine daha fazladır tribünde. Çok erkek denebilir ama ülkede de her şey erkekler üzerine kurgulanmıyor mu? Dolayısıyla tribünlerin tepkisi güzel bir ölçüdür.”

“Futbola siyaset karıştırmayın” yaklaşımının eskiden beri tribünleri hedefleyen bir söylem olageldiğini belirten Arslan, spor kulüplerinin yönetimleri için aynı durumun geçerli olmadığını hatırlatıyor. Arslan, tribünlerdeki milliyetçi tepkilerin ise devletçi anlayışta ‘siyaset üstü’ görüldüğüne işaret ediyor:

TRİBÜNLER KENDİLERİNE ÇİZİLEN SINIRLARIN DIŞINDA SİYASETE ‘BULAŞTI’

“Kimse yöneticilerin siyasetine karışmıyordu. Milliyetçi tepkiler devletçi anlayışta siyaset üstü görüldüğü için kimse tribünlerin bu eylemlerini siyaset olarak değerlendirmiyordu. Milliyetçi reflekslerin dışında bir tribün siyaseti olursa, siyasetçi tuttuğu takım nedeniyle protesto ediliyordu. Ne zaman ki, otoriterleşme hayatın her alanını etkilemeye başladı, tribünler de kendisine çizilen sınırların dışında siyasete ‘bulaştı’. Tribünlere içkili girmenin yasaklanması kıvılcımı çaktı bence. Taraftarı potansiyel suçlu olarak gören 2011 tarihli 6222 sayılı yasa ile birlikte tribünlerdeki kıpırdanma arttı. Aslında o günden bugüne tribünler çok siyaset yapmadı. Sokakta, meydanda siyaset yapılmasına izin verilmediği için, tribünlerin toplu tepkisi en büyük sokak siyaseti olarak çok sansasyon yaratıyor.”

İKTİDARIN İSTEMEDİĞİ İSİMLER YÖNETİMLERDE BARINAMAZ

Futbolun yöneticilerinin Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) olsun, kulüpler olsun atanmış kişilerden oluştuğunu, birçoğunun doğrudan iktidar partilerinde siyaset yaptığını belirten Arslan, İktidarın istemediği isimlerin yönetimlerde barınamayacağını şöyle anlatıyor:

“Elbette Galatasaray Lisesi’nin etkisiyle Galatasaray yönetimi saf atama değildir ama kulübün elitleri aday belirlerken iktidarla arası iyi üyeleri de listelerine alırlar. Zira iktidar mali sopası ile kulüpleri çok rahat hizaya getirebilir, bürokrasiyi kulüp aleyhine çalıştırabilir. Ali Sami Yen’in açılışından sonra stada giden metro yıllarca çalışmadı mesela.  Öte yandan, yöneticilerin çoğu işverendir, özel işlerinin zarar görmesinden korkar ya da özel işleri için fayda peşinde koşar. Bu şartlarda, bir Don Kişot olmadıkça, kulüp yönetimleri taraftarını iktidar karşısında yalnız bırakır. Eskiden de öyleydi aslında. Ama bugün kulüp yönetimlerinin iktidarla daha organik bağlara sahip olması bu muhtaçlığı derinleştirmiştir. Kulüp yönetimleri maalesef direniş göstermezler. Camialar ise farklıdır. Özellikle Galatasaray camiası… Yönetimin attığı adımları vicdanları çok yaralarsa, şüphesiz “jurnalci” başkan Adnan Polat’ın genel kurulda alaşağı edilmesi gibi bir tepki hemen ortaya çıkmaktadır. Ancak, “Lideriz, aman ağzımızın tadı bozulmasın” hissiyatıyla geride duran taraftarın taraftarlığının şiddeti de başka bir gerçektir.”

FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR

‘Tribünlerin her biri küçük bir Türkiye’ ise oradan yükselen tezahüratlar/eğilimler de toplumun, siyasetin turnusollarından biri olarak işlev görmeye devam edecektir. Şu ünlü sözün dediği gibi, ‘Futbol asla sadece futbol değildir’.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram