‘Adli Tıp Kurumu tarafsız değil, hasta mahpuslar için tek adres gösterilmesi ciddi sorun’

Türkiye'nin 'kanayan yarası' olarak adlandırdığı hasta mahpuslar konusunda Adli Tıp Kurumu'nun tek yetkili merci olmasının yanlış olduğunu söyleyen TTB Başkanı Fincancı, "Adalet Bakanlığı’nın bağlı bir kuruluşudur. O yüzden tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini zedeleyen bir yerde durduğunu biliyoruz" dedi.

KRONOS 29 Mart 2022 GÜNDEM

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı.

Türkiye’nin kanayan yarasının cezaevleri olduğu vurgusu yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tarafsız ve bağımsız olmadığını, bu nedenle de tek adres olarak gösterilmesinin ciddi bir sorun olduğunu vurguladı.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilere göre, 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. Kamu hastanelerinin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen aksi yönde karar vererek, hasta tutukluları tahliye etmeyen Adli Tıp Kurumu ise, eleştirilerin odağındaki kurum konumunda.

Mezopotamya Ajansı’na konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Cezaevi idareleri gibi hastanelerden de kaynaklı sorunlarla karşı karşıyayız. Ne yazık ki bununla ilgili bazen etik ihlallerle de karşılaştığımız oluyor. İnsanlara kelepçeli muayenenin dayatıldığını görüyoruz. Bunun ciddi anlamda hem insanlık onuruna aykırı bir durum hem de hasta mahremiyetini etkileyen bir yanı var. Bu durumdan kaynaklı da tutuklular hastanelere gitmekten kaçınıyor” ifadelerini kullandı.

‘ADALET BAKANLIĞI’NA BAĞLI, BU YÜZDEN TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ DEĞİL’

Tutukluların hastalık durumlarının değerlendirilmesinde ATK’nin adres olarak gösterilmesini eleştiren Fincancı, “Yerellerden bilimsel ortamlar ve üniversiteler kullanılabilecekken ATK’lerin tek adres olarak gösterilmesi ciddi bir sorundur. ATK, ne yazık ki Adalet Bakanlığı’nın bağlı bir kuruluşudur. O yüzden tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini zedeleyen bir yerde durduğunu biliyoruz. Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi aslında bilimsel anlamda değerlendirmede ciddi eksiklikle karşı karşıya kaldık. Taraf olmayan, bağımsız bir yapılanmaya ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.


 

‘BU ÜLKENİN KANAYAN YARASI HAPİSHANELERDİR’

Sağlığa erişimin bir hak olduğunun altını çizen Fincancı, “Ne yazık ki Türkiye’de, özgür insanların bile sağlığa erişimiyle ilgili sorunlar yaşandığını bugün artık biliyoruz. Bu ülkenin kanayan yarası hapishanelerdir. Üstelik insan hakları örgütlerinin, alandaki mesleki örgütlerin bu konuda gözlem, değerlendirme yapabilmesi ve veriler sunabilmesinin önü kesilmiş durumda. Yıllardır, insan hakları örgütleri ve meslek örgütleri cezaevlerine giremiyor. Cezaevlerinde, insanların sağlık sorunlarıyla ilgili değerlendirmeler yapmakta sıkıntı yaşanıyor. Böylesi bir durumdayız” değerlendirmesinde bulundu.

‘CEZAEVİ ÖLÜMLERİ HER KOŞULDA ŞÜPHELİ OLARAK KABUL EDİLİR’

Cezaevlerinde sık sık gündeme gelen ölümlere de değinen Fincancı, “Cezaevinde ölüm meydana geldiğinde her koşulda şüpheli olarak kabul edilir. Çünkü devletin koruması altındaki insanların ölümünden söz ediyoruz. Demek ki koruma yükümlülüğüyle ilgili bir iddia ortaya çıkabilir. Devletin bir iddiayı bertaraf edebilmesinin yolu ise etkili ve kapsamlı bir soruşturma ve belgeleme süreci işletmesidir. Bunu da bağımsız heyetlerle yapması gerekir. Ama ne yazık ki böyle olmuyor. Sonrasında bu durum kamuoyunda ciddi tartışmalara neden oluyor” dedi.

Geçtiğimiz günlerde, ellerini kullanamayan, yürüyemeyen, kişisel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayan Mehtap Şentürk için “cezaevinde kalması uygundur” raporu verilmişti.

‘BAĞIMSIZ HEYETLERLE DENETLEMEYE İZİN VERİLMELİ’

Fincancı sözlerini şöyle sürdürdü: “Cezaevlerinde son dönemde gerçekten sağlıksız bir ortamla karşı karşıyayız. Cezaevlerinden ardı ardına ölümlerin gelmesi, bu insanların sağlığa erişimleriyle ilgili sorunların olduğunun göstergesidir. Bağımsız kurumların kurulması gerekiyor. Bağımsız heyetlere denetleme izni verilmesi gerekiyor ki böylesi bir süreç işleyebilsin. Bir de bu insanların hastalıklarıyla ilgili değerlendirmelerin bağımsız ve bilimsel ortamda yapılması gerekiyor. Üniversiteler diyorum ama üniversitelerin bağımsızlığı kaldı mı? Yani 130 binin üzerinde kamu görevlisinin bir gecede Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile atıldığı, hala o KHK’lerle insanların işlerinden atılmaya devam ettiği koşullarda kamu çalışanlarının bağımsızlığı da zedelemiştir.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com