Türk kulüpleri 26 yıl sonra Avrupa’da neden yok?

Türk kulüplerinin Avrupa’da başarılı sonuçlar almaya başladığı 1990’larda bir tribün klasiğiydi şu tezahürat: “Avrupa Avrupa duy sesimizi! Bu gelen Türklerin ayak sesleri!” Son yıllarda ise tam tersi bir tablo var. Tüm ekiplerimiz ilk turlarda elenirken; Devler Ligi’nde 26 yıl sonra takımsız kaldık. Peki, neden?

NECATİ KOLA 25 Ağustos 2022 SPOR

1988-89 sezonu… Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nin o zamanki versiyonu olan Şampiyon Kulüpler Kupası’nda inanılmaz bir başarı gösteriyor. O dönem sadece ülke şampiyonlarının katıldığı ve eleme usulüyle oynanan organizasyonda Sarı-Kırmızılı ekip, sırasıyla Rabip Wien, Neuchatel Xamax ve Monaco’yu eleyip yarı finale yükseliyor. Yarı finalde o dönemin efsane takımı Steaua Bükreş’e elense de bu başarı ülkede uzun süreli bir sevinç oluşturuyor. Bu başarıdan sonraki yıllarda oynanan Avrupa maçlarında, -hangi takımımız olursa olsun- “Avrupa Avrupa duy sesimizi! Bu gelen Türklerin ayak sesleri!” tezahüratı bir klasik haline geliyor.

1993-94 sezonu… Şampiyonlar Ligi formatının üçünçü yılı… Ülke şampiyonları önce eleme usulüyle karşı karşıya geliyorlar. Son 8 takım ise 4’erli iki gruba ayrılıp toplam 6 maç yapıyor. Gruplarında ilk ikiye giren 4 takım ise çapraz eşleşmeyle yarı finalde karşılaşıyor. Kazananlar final oynuyor. İlk turda İrlanda ekibi Cork City’yi eleyen Galatasaray, ikinci turda Manchester United ile eşleşiyor. İngiltere’deki maç, Arif Erdem ve Kubilay Türkyılmaz’ın (2) golleriyle 3-3 sona eriyor. İstanbul’daki rövanş 0-0 sona erince Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor, Manchester United ise eleniyor. “Avrupa Avrupa duy sesimizi! Bu gelen Türklerin ayak sesleri!” tezahüratı yüksek sesle söylenmeye devam ederken; UEFA, Galatasaray’ın zaferinin ardından Şampiyonlar Ligi’nin statüsünü değiştirip takım sayısını 16’ya yükseltiyor. Sebep, United gibi büyük kulüplerin sayısını artırmak.

2000 yılı… Türk futbolu Avrupa’da tarihi başarılarını yakalıyor. Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray, 1999-2000 sezonu sonunda Arsenal’i finalde penaltılarla saf dışı bırakıp UEFA Kupası’nı havaya kaldıyor. Mircea Lucescu yönetimindeki Sarı-Kırmızılı ekip, 2000-2001 sezonu başında Monaco’da oynanan UEFA Süper Kupa maçında Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid’i 2-1 yenerek müzesine bir kupa daha koyuyor.

2000-2001 sezonu… Şampiyon olsun olmasın, daha fazla büyük kulübün yer alması için Şampiyonlar Ligi artık 32 takımla oynanıyor. O zamanki formata göre, 32 takım 4’erli 8 grupta mücadele ediyor. Gruplarında ilk ikiye giren 16 takım, tekrar 4’erli grup oluşturuyor. Bu gruplarda ilk ikiye giren 8 takım ise çeyrek finale çıkıyor. Galatasaray, işte bu sezonda, her iki gurup aşamasını da ikinci sırada tamamlayarak çeyrek finale kalıyor. Çeyrek final ilk maçında 3-2 yendiği Real Madrid’e rövanşta 3-0 yenilip elense de bu başarı, bir Türk takımının Şampiyonlar Ligi’ndeki en iyi derecesi oluyor. 2007-08 sezonunda Fenerbahçe, bu başarıyı tekrarlıyor. Çeyrek finalde Chelsea’yi adeta avucunun içinden kaçıran Sarı-Lacivetli ekip, yarı finalin eşiğinden dönüyor. Galatasaray, 2012-13 sezonunda bir kez daha çeyrek final oynuyor.

Fenerbahçe, Chelsea

Fenerbahçe, 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçında Chelseayi 2-1 yenmişti.

Evet, Türk futbolu, 1990’ların başından 2010’lu yıllara kadar Avrupa’da önemli başarılar elde ediyor. Sadece Galatasaray ve Fenerbahçe değil, Beşiktaş, Trabzonspor, Gençlerbirliği, Denizlispor ve Gaziantepspor, Avrupa kupalarında turlar atlayıp taraflı-tarafsız herkesi ekran başına kilitliyor. Tüm takımlarımızın başarılıyla da Türkiye ülke sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Bu da daha fazla takımla Avrupa’da yer alıp daha az ön eleme maçları oynamamız anlamına geliyor.

Son yıllarda ise bu tablo maalesef tam tersine döndü. Kulüplerimiz ya ilk turda elendi ya da birkaç tur ancak gidebildi. Önceki yıllardaki başarılar sayesinde Süper Lig şampiyonumuz Şampiyonlar Ligi gruplarına direkt katılıyordu. Katılan takımlarımız da ya grup sonuncusu oldu ya da zar zor UEFA Avrupa Ligi’ne geçip oradan da hemen elendi. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi zaten. Kronos’ta da birçok kez yazdık; bu gidiş iyi değil diye… Böyle giderse Şampiyonlar Ligi’ne direkt takım gönderemeyeceğiz ve Avrupa kupalarındaki kontenjanımız düşecek diye… Ayrıca, kötü oldukça daha fazla ön eleme oynayacağımız, ön eleme oynadıkça da daha başarısız olacağımız muhtemeldi. Hepsi bir bir gerçekleşti maalesef!

Trabzonspor, Bakasetas

Trabzonspor, Kopenhag’a elenerek Türkiye’yi 26 yıl sonra Şampiyonlar Ligi’nde takımsız bıraktı.

Geçen sezonu ikinci tamamlayan Fenerbahçe’nin ardından şampiyon Trabzonspor da Şampiyonlar Ligi’ne veda etti. Sarı-Lacivertli ekip, bir önceki turda Dinamo Kiev’e elenmişti. Bordo-Mavililer de play-off turunda Kopenhag’a boyun eğdi. Böylece Türkiye, 26 yıl aradan sonra Şampiyonlar Ligi gruplarında takımsız kaldı. En son 1995-96 sezonunda Beşiktaş’ın Rosenborg’a elenmesiyle Türkiye Şampiyonlar Ligi gruplarında yer alamamıştı.

Peki, bu tablo nasıl oluştu? Sebepler neler? Elbette bu soruların birçok cevabı var. En başta, Türk futbolunun kötü yönetilmesi… Federasyon başkanından kulüp başkanlarına kadar bu tabloda herkesin payı var.

Birincisi; “Yabancı, yabancı, ille de yabancı!” diye diye ülkeyi yabancı çiftliğine çevirdiler. Alınan yabancıların yarısı kulübede oturuyor, oynayanların da ne kadar oynadıkları büyük soru işareti… Hiçbir kriter olmadan getirilen çoğu yaşlı yabancılara milyon dolarlar akıtılıyor her sezon. Külüpler borca battıkça batıyor. Altyapılara bir futbolcuya harcanan para kadar para harcanmıyor.

İkincisi; ülke puanı düşük olduğu için, Avrupa kupalarına katılan takımlarımız birçok ön eleme maçı oynamak zorunda kalıyor. Bu da transferleri erken yapmayı ve sezonu erken açmayı gerektiriyor. İkisi de gecikince başarı da gecikiyor. Hele bir de sezonu erken açan kuzey ülkelerinin takımlarıyla eşleşmişseniz…

Dediğimiz gibi, birçok sebep sıralayabiliriz; ama şimdilik bu iki maddeyle yetinelim.

Sonuç olarak; bir zamanlar Türk takımları inanılmazı başarıyordu. Bu başarıları da yerli ağırlıklı kadrolarıyla elde ediyorlardı. Şimdi ise yabancı oyunculara rağmen başarı gelmiyor. Fenerbahçe ve Trabzonspor gruplara kalsaydı bile sonuncu olmaları muhtemeldi. Tıpkı son senelerde olduğu gibi… Bu cendereden çıkmak için federesyon ve kulüpler kafa kafaya verip düşünmeli. Bu kötü tablodan iki kez üst üste UEFA Uluslar Ligi’nde küme düşen, 2020 Avrupa Şampiyonası’nda sıfır puanla sonuncu olan Milli Takım da etkileniyor çünkü. Sebepler ortada aslında… Tabii görebilene… “Avrupa Avrupa gör halimizi!”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com