Osman Kavala: Kurgu inandırıcı olsun diye hapiste tutuluyorum

İş insanı Osman Kavala, somut bir delil olmadığı için Soros ismi kullanılarak bir kurgu oluşturulduğunu söyleyerek, "Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor" dedi

KRONOS 30 Ekim 2022 GÜNDEM

1826 gündür cezaevinde tutulan iş insanı Osman Kavala, tutuklanma sürecine ilişkin somut bir delil olmadığı için Soros ismi kullanılarak bir kurgu oluşturulduğunu söyledi. Kavala, “Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor.” ifadelerini kullandı.

18 Ekim 2017’de gözaltına alınan Kavala, 1 Kasım 2017’de Gezi direnişini finanse etme suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Halk TV Program Koordinatörü İpek Özbey, halktv.com.tr yazarı Fikret Bila ve gazeteci Barış Pehlivan’ın sorularını yanıtlayan Osman Kavala, “Tam 5 yıldır hapissiniz. ‘Dışarıda’ olan biteni nasıl izlediğinizi merak ediyorum. Örneğin sansür yasasının çıkarılması size önümüzdeki günlerle ilgili ne söylüyor?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Salgınla ve ekonomide kötüleşmeyle yoksulluğun arttığını, yoksul ailelerin çocuklarının eğitimden mahrum kaldıklarını izlemek çok rahatsız edici oldu. Aynı şekilde kadın cinayetleri, katliam niteliğini alan iş kazaları haberlerini okumak ve hukuk devletine, demokrasi kurumlarına yönelik tahribatın artarak sürdüğüne şahit olmak da. OHAL yasalarını hariç tartışacak olursak bu yeni sansür yasası 80’li yıllardan bu yana gördüğüm, keyfi biçimde uygulanmaya en müsait, bu nedenle de ifade özgürlüğünü ve haber alma hakkına, yani temel hak ve özgürlüklere yönelik en ciddi tehditi barındıran yasal düzenleme. Son dönem RTÜK uygulamalarıyla birlikte değerlendirilince yeni bir eşiğin atlanmış olduğu anlaşılıyor. Bunlara karşılık, muhalefet partilerinin temel demokrasi ilkelerini hayata geçirmek, hukuk devletini tesis etmek için birlikte çalışıyor olmaları bana büyük moral veriyor. 71 ve 80 darbelerini takip eden dönemlerde özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar hafiflemişti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası özgürlüklerin kısıtlandığı bir sürecin yaşanıyor olmasını oldukça olağanüstü bir gelişme olarak görüyorum.”

‘İNANDIRICI OLSUN DİYE HAPİSTEN ÇIKARILMIYORUM’

Kavala, İpek Özbey’in, “Sizi hapiste tutarak İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 18’inci maddesi ihlal edildi… Onlarca diplomatik kriz oluştu. Sizce iktidar bunları neden göze alıyor? Sizi içeride tutmanın kime, nasıl bir mesajı var?” şeklindeki sorusuna yanıtı ise şöyle oldu:

“Gezi davasının son perdesinde görüldüğü gibi, amaçlanan, seçilmiş birkaç kişiyi ağır cezalarla mahkum ederek iktidara karşı kitlesel protestolara katılanlara caydırıcı bir mesaj vermekti. Gezi davası Gülenci emniyet ve yargı mensuplarınca hazırlanmış olan darbe girişiminden sonra da iktidar çevrelerince benimsenen, protestoların dış güçlerce organize edilmiş bir kalkışma olduğu kurgusu ekseninde hazırlandı, bu anlatıya hukuki destek sağlamak için sahneye kondu. Bu mantık dışı iddiaya dayanak olabilecek hiçbir delil, somut bilgi olmadığından Soros’un ismi kullanılarak bir kurgu oluşturuldu. İsmi kullanılarak diyorum, zira yargı sürecinin hiçbir aşamasında Soros şüpheliler listesine eklenmedi, tanık olarak dahi ifade vermesi talep edilmedi. Açık Toplum Vakfı ile ilişkili olduğum, protestolarla katıldığım, AVM projesine açıkça karşı çıktığım için, muhtemelen iktidarı rahatsız eden başka faaliyetlerimin de göz önüne alınması sonucu, Soros’la protestocular arasındaki ilişki benim üzerimden kuruldu. Gezi parkına giderken yanımda poğaça götürmüş olmam, protestolara maddi kaynak sağlamış olduğumun somut delili olarak iddianamede yer aldı. Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor. Cumhurbaşkanı birkaç defa cezaevinde olmamı suçluluğumun kanıtı olarak ifade etti. Malum, dış güçlerin hükümete karşı faaliyetler sürdürdüğüne dair siyasi propaganda sadece Gezi’yi itibarsızlaştırmak için değil, ekonomide kötüleşmeyi açıklamak, muhalefeti yerli ve milli olamamakla suçlamak için de kullanılıyor. Sanırım aynı zamanda “Biz faaliyetlerini sakıncalı bulduğumuz kişileri cezaevinde tutarız, AİHM kararları ve dışarıdan müdahaleler bunu engelleyemez” şeklinde bir mesaj da veriliyor. Şunu hatırlatayım: AİHM’in 18. maddenin ihlal edildiğini içeren 2019 yılındaki kararından ve ilk Gezi duruşmasından beraat ettikten sonra yaşananlar, AİHM’in herhangi bir suça işaret etmediğini tespit ettiği sözde deliller kullanılarak önce casusluktan tutuklanmam, sonra da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi, 18. Maddenin ihlali olarak değerlendirilmiş olan ilk tutuklanmamdan daha vahim hukuksuzluklar. Bunlar planlı yapılan hukuku dolanma eylemleri.”

‘YENİ BİR SİYASİ İRADE ÖZGÜRLÜĞÜN ÖNÜNÜ AÇACAK’

Türkiye’dehukuk devletinin tesis edilmesi konusunda kararlı bir siyasi irade iktidara geldiğinde, yargıdaki iklimin hemen değişeceğini söyleyen Kavala, “Sadece benim değil, cezaevinde hukuksuz olarak bulunan binlerce yurttaşımızın özgürlüklerine kavuşmalarının önünün açılacağına inanıyorum. İktidar bloğu seçimleri kazanırsa ve Yargıtay üzerinde ağır bir baskı oluşturulursa cezaevinde kalışım uzayabilir. Ancak hayatımın sonuna kadar burada kalacağımı sanmıyorum, aydınlık günleri göreceğimi tahmin ediyorum. Sonuç olarak yurttaşlarımızın hak hukuk adalet talepleri, muhalefetin bu yönde mücadelesi sönümlendirilmiş olmayacak.” dedi.

‘ÖNCE ANNEMİ SONRA GEZİ PARKI’NI ZİYARET EDECEĞİM’

Cezaevinden çıktıktan yapacaklarına ilişkin ise tutuklu iş insanı, “Evimde, eşimle, dışarı çıkmadan birkaç yıl yaşayabilirim gibi hissediyorum! Ama, tabii, dostlarımı, çalışma arkadaşlarımı da çok özledim. İlk yapacağım, o zaman hala hayatta olacağını ümit ediyorum, annemi görmek olacak. Gezi parkı onun evine çok yakın. Sonra oraya gidip ağaçları seyrederim herhalde.” şeklinde konuştu.

HUKUKSUZLUKLARA KARŞI TEPKİ: CHP, YENEROĞLU, GERGERLİOĞLU…

Hukuksuzluklara karşı en etkili tepkinin gene muhalefetten, özellikle de CHP’den geldiğini kaydeden Kavala. “Adalet yürüyüşü son derece önemliydi. Sonrasında da Kılıçdaroğlu hukuku savunmaya devam etti. Mustafa Yeneroğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hak ihlalleri konusunda duyarlılıklarından da söz etmem gerekir. 6’lı masa bileşenlerinin bağımsız ve Avrupa normlarına göre çalışacak bir yargının oluşturulmasına öncelikli hedef olarak benimsemiş olmaları da oldukça umut verici.” dedi.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram