20 metrekarelik bir odada Mahmut Efendi ile ilk ve son röportajın öyküsü

Mahmut Efendi ahşap bir koltukta oturuyordu. Dizleri battaniye ile örtülmüştü. Köşede üstüne sade bir örtü konulmuş ahşap bir yatak vardı. Koltuğun karşısındaki duvarda bir Osmanlı tuğrası, bir tablo ve gösterişsiz perdeler... Hepsi 20 metrekarelik bir odada geçen münzevi bir hayata dair emareler...

KRONOS 23 Haziran 2022 HABER İZLENİM

Mahmut Ustaosmanoğlu vefat etti. (FOTOĞRAF: SELAHATTİN SEVİ)

İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu, kamuoyunda bilinen adıyla Mahmut Efendi 93 yaşında hayata  veda etti.

2006 yılında öğrencilerinden Bayram Ali Öztürk’ün camide sabah namazında katledildiği günlerde ismi bir kez daha gündeme gelmiş ve takipçileri terör ile ilişkilendirilmişti. İçine kapalı bir cemaat olduğu için kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlardı. Zaman muhabiri olarak hem şahsını hem de takipçilerini yakından izliyordum. Söyleşi için kim aracı olabilir diye düşünürken oğlu Ahmet hoca aklıma geldi. Görev yaptığı Kur’an Kursu’na gidip niyetimi açıkladım. Görüşmemiz sırasında cemaatin önde gelen şahısları da vardı. Kendi aralarında konuştular, tartıştılar… Her gün atılan manşetlerden bunalmışlardı. Sorun büyüktü ve buna en doğru cevabın Mahmut Efendi’nin vermesi konusunda hemfikir olmuşlardı. Kendi ifadeleriyle, “Konuyu Efendi hazretlerine soracaklarını”, gelen cevaba göre bana döneceklerini bildirdiler. Bekleyişim uzun sürmedi, Mahmut Efendi söyleşi vermeye hazırdı.

İLK DEFA SÖYLEŞİ VERDİ

Hem kendi adıma hem de dini cemaatleri izleyen uzman muhabirlik fikri adına sevinmiştim. O zamana kadar basına pek konuşmayan başka isimlerle de görüşmüştüm ama bu daha özel bir fırsattı. Hemen randevulaştık. Bir şartları vardı, Mahmut Efendi’nin hastalığından dolayı soruların az olması ve mümkünse önceden kendilerine iletilmesi… Daha çok tartışılan konularla ilgili beş altı soru hazırlayıp gönderdim. Mahmut Efendi kısa ve net cümlelerle cevapladı.

20 METRE KARE ODADA GECEN BİR ÖMÜR

Röportaja fotoğraf servisi editörü Selehattin Sevi ile birlikte gitmiştik. Yaşadığı yer İsmailağa Camii’nin yanında 3 veya dört kattan oluşan müstakil bir apartmandı. Hatırladığım kadarıyla Muhammed Keskin Hoca’nın refakatinde ikinci kata çıktık. Bir odanın kapısı açıldı ve ‘buyur’ edildik. 20 metre kare ya var ya yok, gayet sade döşenmiş mütevazı bir oda. Mahmut Efendi ahşap bir koltukta, dizleri battaniye ile örtülmüş oturuyordu. Bir köşede yine ahşaptan yapılan sade örtülerle üstü örtülmüş yatağı yer alıyordu. Oturduğu koltuğun karşısındaki duvarda Osmanlı tuğrası bir tablo ve pencerelerde gösterişsiz perdeler… Kısacası 20 metrekarelik bir odada geçen münzevi bir hayata dair emareler…

FOTOĞRAF ÇEKİLİRKEN GERİLMİŞTİ

Mahmut Efendi söyledikleri gibi hastaydı. Konuşmakta zorlanıyordu. Görüşmemizi mümkün olduğunca kısa tuttuk. Biz konuşurken Selehattin Sevi fotoğraf çekiyordu. Sevi, pencereden gelen sert ışığın gücünü kesmek için flaş kullanınca Mahmut Efendi geriliyordu. Daha sonra öğrendik ki bu Mahmut Efendinin profesyonel bir foto muhabirine ilk fotoğraf vermesiydi. Bu da arkadaşıma nasip olmuştu.

NE SÖYLEMİŞTİ?

İsmailağa cemaatiyle ilgili olumsuz haberler kendisini derinden üzdüğünü belirten Mahmut Efendi, “Manen ve madden ülkemizin kalkınması, huzur içerisinde olmasına katkı ile dahili fitne ve harici kötü niyetli davranışlara karşı insanlarımızı uyarmaya gayret ettik. Asla fitne ve fesada taraftar olmadık ve olmayacağız. Hayatımızın hiçbir döneminde meşruiyet dışında olmadık ve olmayacağız.” demişti.

Çok sevdiği talebesi Bayram Ali Öztürk’ü kaybettikleri için mazlum olduklarını söylemişti. ‘Hilaf-ı hakikat’ olarak nitelendirdiği haberlerden rahatsızdı. “Camide cinayet asla tasvip edilemez.” diyor, bazı kişi ve örgütlerin, bu cinayet fırsat bilerek cemaatine saldırdıklarını ifade etti. Ve şunları söyledi:

‘ÜZÜNTÜ İLE İZLİYORUM’

“Fitne ve fesada taraftar olmadık ve olmayacağız. Müessesevi bir hüviyetimiz olmadığı gibi hiçbir şahıs ya da grupla hususi mahiyette bir münasebetimiz de olmamıştır. Böyle bir ihtiyaç ya da niyet içerisinde de olmadık. Hal böyle iken; bazı şahıs mihrak veya grupların değişik ancak iyi niyetli olmadığı aşikar maksatlarla kendilerini bizimle irtibatlı gösterme teşebbüslerini üzüntü ile izliyorum. Hangi maksatla olursa olsun bu teşebbüslerin tamamen iftira mahiyetinde olduğunu açıkça belirtiyorum.”

‘KİMSEYE BENİM ADIMA KONUŞMA YETKİSİ VERMEDİM’

Mahmut Ustaosmanoğlu, cemaati adınına yapıldığı söylenen açıklalardan da rahatsızdı. Üstüne basa basa, “Kimse bizi temsil etmiyor. Bizi temsil etmeleri için de kimseye yetki vermedik.” demiş ve eklemişti: “Bazı kimseler sözde bizi veya hayali bir gruplaşmayı temsil ediyormuş gibi medyaya beyanat veriyor. Bunların hiçbirisi ile doğrudan ya da dolaylı alakamız bulunmadığını açıkça ifade ediyorum. Bu hususta şahsım adına beyanda bulunmak üzere hiçbir kimse veya kuruluşa yetki vermedim. Aksi durumda böyle bir yetkiyi vermem halinde de bunu önceden uygun şekilde açıklarım.”

‘CAMİDE CİNAYET’ YORUMU

Bayram Ali Öztürk Hoca’nın öldürülmesi hakkında yorum yapmaktan kaçınmıştı Ustaosmanoğlu. Konu üzerinde emniyetin çalıştığını belirtmiş ve “Ne şekilde olursa olsun camide cinayet işlenmesini hiçbir şekilde tasvip etmemiz mümkün değildir.Biliyorum ki gerçek mümin kardeşlerim hiçbir zaman ülkeleri ve içinde yaşadıkları toplum aleyhine bir faaliyet içerisinde bulunmazlar, buna izin vermezler.” demişti.

Mahmut Efendi 93 yıllık hayatın sonunda ruhunu teslim etti. Yakınlarının ve sevenlerinin başı sağolsun…

MAHMUT EFENDİ KİMDİR?

Mahmut Ustaosmanoğlu, 1929 yılında Trabzon’un Of ilçesinin Tavşanlı köyünde doğdu. 10 yaşında, köyün imamlığını yapan babası Ali Efendi ve annesi Fatma Hanım’ın hocalığında hafızlığını tamamladı. Mehmet Rüştü Âşık Kutlu Hoca’dan talim dersleri aldı. Balaban köyünde Hoca Abdülvehhab Efendi’den Arapça okudu. Devrin tanınmış hocalarından ve dersiamlarından Süleymaniye Medresesi mezunu Hacı Dursun Feyzi Güven Hocaefendi’den fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimleri okuyarak 16 yaşında icazet aldı. Köyünde ders vermeye başlayan Ustaosmanoğlu, askerlik çağına gelmeden talebelerine icazet verdi.

1951’de Ramazan ayı için Sivas’ın Divriği ilçesine vaiz olarak gönderildi. Sohbetleriyle etrafındakileri kendisine hayran bırakan Ustaosmanoğlu, 16 yaşındayken teyzesinin kızı Zehra Hanım’la evlendi. Ahmet, Abdullah ve Fatıma isminde üç çocuğu oldu. 1952 yılının sonlarında tanıştığı M. Haydar Efendi’yle tanışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Askerlik sonrası şeyhi Ali Haydar Efendi (ks) onu İsmailağa Camii’ne imam tayin etmek için davet etti. 1954’te İsmailağa’da imamlığa başladı. 1996’da 65 yaşını doldurduğu için aynı camiden emekli oldu. Ruhu’l-Furkan isimli tefsirini kaleme almaya başladı. Sohbetleri 4 cilt halinde, Yanyalı Mustafa İsmet Garibullah’ın Risale-i Kudsiyye isimli kitabının tercüme ve izahı da iki cilt olarak yayınlandı.

MÜKREMİN ALBAYRAK | Gazeteci

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram